Sonra aklıma İhsan Oktay Anar geldi,Gerçi kitaplarını çoktan okumuştum ama aklımda kalan kitaptaki hikaye ve çok fazla yabancı kelime olduğuydu. Hatta dün Selmuş'la bu konu hakkında konuşup şu karara vardık; bi kitabı alel acele, keyfini sürmeden, bi an önce hikayenin peşine düşerek yalamadan yutuyoruz sonra da asıl o kitabı okurken yaşanacak serüveni es geçiyoruz. İşte bundan mütevelli ben de daha önce okuduğum Suskunlar'a tekrar başladım, her sabah uzun otobüs yolcuğum sırasında bana eşlik ediyor, zaten hikaye belli, satır aralarındaki inceliklerin tadına vara vara, acele etmeden okuyorum. Şİmdi daha bi anlamlı daha bi güzel geldi. Zaten otobüs yolculuğum bitiyor, kitabı kapatıyorum, bu sefer de kitapta geçen bütün mekanları adım adım geçiyorum, sanki olay yeri inceleme yapıyor gibiyim, kitapta geçen yerlerin şimdilerde tabi ki artık yokolmuş kahvehanenin, evlerin, divanyolu üstünde dilenen dilencinin yerlerini tahmin etmeye çalışarak yürüme yoluma anlamlar katıyorum. Bi yandan da Osmanlıca , Farsça kelimeler öğreniyorum, daha önce okurken bunları hiç önemsememişim; mesela şunları öğrendim; (tabi şapkalı alfabe fontum olmadığı için doğru yazamayacağım)
tennure, cima, mahdum, necaset, mebun....
2 comments:
Osmanlıca aslında çok kolay bir dil. Eğer hala öğrenmek istiyorsanız size iki tavsiyem var. Birincisi ders kitabı olarak Faruk Kadri Timurtaş'ın Osmanlı Türkçesine Giriş 1 kitabı size yardımcı olacaktır. Ondan daha önemlisi ise bir lugattır ki onda da en iyisi Ferit Devellioğlu; Osmanlıca Türkçe Lugatıdır.
Şimdiden iyi çalışmalar, iyi eğlenceler. :)
Teşekkür ederim, bu önerileri kesinlikle dikkate alacağım, zira bu sene bu işe başlamak istiyorum.
Yorum Gönder