RSS

Hayaller alemi!!

Sabahın altısında kalkacak insan hiç şu saatte ki saat 23.44 tam olarak, ekmek için  hamur yoğurup, pişirmek için mayalanmasını bekler mi(?) Şu an nasıl pişmanım anlatamam, gidip gelip hamura bakıyorum, mayalanmış mı diye. Gerçi uykum hiç yok, dün de böyleydi ve uyumak için kendimi zorlayıp, yatağa çivilenmem de uykumu getirmedi. Ben de bu gece, sabah sevgilime bi ekmek süprizi yapmak istedim lakin o şu an  bi üşengeçlik içindeyim, bi yandan da uyumam gerekir düşüncesi, suçluluk duygumu kamçılıyor.

On günlük tatil bize hiç yaramadı galiba. Tatilin ilk günü sabahın yedisinde kalkan biz son günlerde, öğlen saatlerinde kahvaltıya oturan tiplere dönüştük. Haliyle uyku düzenimiz de bozuldu. Hatta ÖB iki gündür o kadar depresif o kadar mutsuz ki, tatilini şahane bi şekilde geçirmiş insan modelinden çok uzak. Bugün bu mutsuzluğun bu İstanbul'a  ve o yıpratıcı işe geri dönmenin dayanılmaz yan etkisi olduğunu anladık. Ben de ona "gel gidelim burdan, mesela Girit'e yerleşelim ve bi cafe açıp işletelim" dedim. Hatta cümlemin sonuna "ben samimiyim bak bu hususta" diye ekleyince, ÖB de gülme krizine girdi. Ne var ki bunda gülünecek, samimiyim tabi, yalandan söylemedim, biraz cesur olmak lazım.
Neyse işte beyefendinin gülme şeysi geçince hayaller kurmaya başladık. Girit'e, ottini dedemin memleketine yerleşemesek de, buralarda bi adaya falan yerleşip, orda sezonluk butik bi cafe işletme, yemekleri beraberce yapma, hatta ÖB'ye bi heykel atölyesi açmayı da  hayallerimize ekleyince, ben de bi köpek, bi kaç ördek, tavuk ve keçi istedim ve tabi ki boş bir oda, fotoğraf için. Her şey tamam da bu sefer de  keçi istemem  ÖB'yi yeni bir gülme krizine soktu. Aslında bunda da gülünecek bi şey yoktu ama gülmesi hoşuma gitti, en azından şu mutsuz ruh halinden kurtulmuş oldu. Demek ki hayal kurmak çoğu zaman zor günleri kurtarmak için faydalı. Ayrıca Yaşar Kemal'in Karınca adasının yakınındaki küçük adada yaşayan Hızır'ın keçileri gibi bi kaç keçi istemenin neresi komik allasen , iki götü boklu keçiye bakamayacak mıyız canııııım.   cık cık cık....

Burda bu kadar zaman bıdı bıdı yaparken, hamur mayalanmıştır heralde. Bi gidip bakem ben hadi.....

Welcome to Smyrna!!!


ŞEKİL 1-A

 Havalimanından , İzban gibi şahane bir banliyo sistemi ile Periferideki evime olan indisiz bindisiz yolculuğum için 1,75 tl'lik kentkart okutmam karşılığında trene ayak basar basmaz, şahane çalışan klimalar, ve her koltuğa, sere serpe yayılmış yolcular karşıladı beni. Biçerova'ya kadar, yüzümde bir gülümseme, kulaklarımda, güzel melodiler eşliğinde yolculuk nasıl geçti bilemedim. Bunun sebebi, rahat, koşturmayan, evindeymiş gibi (şekil 1A)rahat pozisyonlarda treni kullanan İzmir ahalisi miydi yoksa anneme gitmemin , kardeşime, evime, denize kavuşmanın şahaneliği miydi, ayırt edemedim.  Zaten etmeye de lüzum yok, İzmir beni çoğu zaman olduğu gibi çok sakin, mutlu ve huzurlu karşıladı.


Baba tarafından Girit muhaciri yanım olmasına ve  üstüne de şu İzmir'de geçirdiğim dört yıllık eğitim macerama rağmen, rahat bir tip olamadım. Yaparız abi, sıkıntı yapma, geliriz  abicim, veririz, yat yuvarlan yahu, daha zamanı var , yetişiriz, gibi cümlelere çok mağruz kaldım hatta okuldan bi hocama bu İzmir rahatlığından, genişliğinden, sakinliğinden biraz dem vurunca : "Eee bakalım biraz daha ileriye gidince siesta bile var, dua et burda yok, bi de o olsaydı n'apacaktın burda" diyerek gülüp geçti bu şikayetime.

Şİmdi yaşım epey ilerlemiş bir insan olarak, İzmir'deki dinginlik hoşuma gidiyor, itiraf ediyorum. Hatta beni anormal derecede mutlu ediyor ama yine de İzmir'de yaşayacak kadar gaza getiremiyor. Buna en çok içerleyen de annem oluyor. Bi kaç sene önce, bizzat annem tarafından hazırlanan bi  katekulliye kurban giden kardeşim, Üç yıl önce İstanbul'dan İzmir'e yerleşti, gerçi böyle yazınca kötü bi şey olmuş gibi görünüyor ama aksine, İzmir'de yaşamak kardeşimi, daha sakin, daha az sinirlenen, şeker gibi bi insan dönüştürdü, üstelik de , kendi işinin sahibi olması bi yana, yaşam kalitesi de yükseldi.
 Şİmdi sıra bende. Annem alttan alttan ayarı verip duruyor:" alırız size bi zeytilik, yaparsının toprağa, bi prefabrik, İzmir'den de bi ev alırsınız valla şahane olur....." Bi yandan da "hiç düşünmezdim, çocuklarımın  İstanbul'da yaşayacağını" diye sitemkar cümleleri de sık sık tekrarlar oldu.