RSS

Yüzünü Dökme Kücük Kız

Ahh dostlar. Bu aralar çok duygusal bir şey oldum çıktım. İnsan yaşadıklarını biriktirdikçe böyle oluyor herhal! Bugün de 1995 yılında doğum günümde aldığım bi hediye geçti elime. CA ve MKH o kayseri(erciyes Uni.) yıllarında beni neşelendirmek için bir grup perişan kitabı almışlar bana. Bir ön kapağına bir de arka kapağına birer komik doğum günü kartı iliştirmişler. Şimdi bayram diil seyran diil nerden çıktı bu dimi. En son İzmir'e gittiğimde kitaplığımdan alıp getirmiştim.Şimdi de elime geliverdi işte. O günler geldi aklıma.Bu aralar eskileri çok karıştırıyorum. Gençlik başımda duman hallerimi özledim. Artık bütün dostlarım; hepimiz bir yerde, başka hayatlar içinde debelenip duruyoruz. Derken pc yi açtım ve tesadüfen bu şarkı çalmaya başladı. Çok severim önceleri çok dinlerdim.Şimdi bu da üstüne bindi. Durumum yaman yani.Duygu seli içindeyim.Zaten sezen'i de çok severim. Youtube'da bunu buldum bunu koydum. En azından sezen var burda diğer videolar da kitsch acayiplikle doluydu.Ahahaha...!!!!

Murphy Değişmezi: Dünyadaki nüfus sürekli artar ama toplam zeka sabit kalır.

Hayatımıza murphy kanunları eşliğinde devam ediyoruz.Ahahahah.... Şöyle ki; Günlerden perşembe, güzel bir gün çünkü her şey olağan hatta ben bi iş almışım çekime gidicem. Önce bizim FatmaGirik'e uğradım her şey orda da normal, sonra işime gittim. EE bir murphy kanunu daha;"iyi başlayan herşey kötü biter. Kötü başlayan herşey daha da kötü biter." Benden bir saat sonra da ÖB uğramış Fatma Girik'e , Uğramış da bir de ne görsün, Fatma Girik'i yanlız bıraktığımız iki saat içinde iki uyanık satıcı eve gelip bizimkine 270 ytl lik bi şeyler satıp gitmişler. ÖB hemen , aramış, özel durumumuzu anlatmış, karşıdaki kadın "rapor var mı kardeşim " demiş tabi Bizim ÖB de zaten sinirli, olan olmuş. Sonra benim haberim oldu olanlardan. Bi de ben aradım. Benimle de bir adam konuştu. Önce sakin sakin insani cümleler kurarak durumu anlatmaya çalıştım, lakin karşıdaki cahil, şark kurnazı kişi benimle mahalle kavgasına girşince ben de tabii geri durmadım, birden saçma bir diyologda buldum kendimi. Dedim ki" sen ne cüretle bu ithamlarda falan bulunuyorsu, cahil misin adam sen!!...adın ne senin, ...... soyadın yok mu... yarın 12.00 ye kadar arayın , bu işi de çözün" Ama tabi arayan olmadı. Ben bi kaç kere daha aradım ama o konuştuğum sahışla hiç konuşamadım. Belki de öyle biri de yok. Napalım diye uykularımız kaçarken, yani hayatımızda bir bu cahil, kapkaççılara para kaptırmak eksikmiş o da oldu allam aklımızı koru derken aklıma tüketici hakları derneğine gitmek geldi.Ertesi gün gittim tabii; Orda öğrendim ki, kapıdan yapılan satışlarda bir hafta içinde ihtarname gönderirsek, bu malları iade hakkımız oluyormuş. Şimdi öyle yapıcaz. Bakalım neler olacak. Hayır para mühim diil de insanı hem yalancı hem enayi yerine koymaları ve bunu sanki bu hayattaki görevleri gibi yapmaları ve uzlaşmadan uzak ve ne kaktırırsam kardır zihniyetiyle üstüne de para kazanmaları insanın aklını alıyor . Haa bu arada Ankara'da kapınıza Fan set medikal ürünleri satan satıcılar gelirse siz de bunlara maruz kalabilirsiniz.Eğer başınıza böyle bir şey gelirse dolaylı olarak bile olsa, Bir hafta içinde iade hakkınız var! Dikkat ediniz !!! Haahahahah bu yazı da arena tadında oldu.
Haa bir de tüketici hakları derneğindeki dumur diyolaglar var tabii. Onlar da başka bir sefere.Yani gerçekten "Murphy değişmezi: Dünyadaki nüfus sürekli artar ama toplam zeka sabit kalır."

Keşke!!!

Yaa Keşke!!! Ahhaahahahah....!!!
Ben de son zamanlarda kendi kendime konuşurken buluyorum kendimi. Hayır aslında eskiden de böyle bir huyum vardı. Hatta bi keresinde İstanbul'dayken ev arkadaşım SH beni odamda kendi kendimle salak malak diyerek kavga ederken bulmuştu da, hala o gün bu gündür dalgasını geçer benimle. Ahhahahahah....
İşte bu hastalık tekrar nüksetti . Garip aslında yazma huyum da var . Evim parça pinçik küçük not defterlerine doldurulmuş kusmuklardan geçilmiyor. Lakin hızımı alamıyorum bu aralar. Özellikle haksızlığa ve bunun karşısında yaptıklarımın kifayetsiz kalışına içerliyorum. Ondan herhal bu konuşma huyu sardı beni. Sokakta da yapmaya başladım. Kendi kendime replikler okuyorum. Bi de o an kafamda muhatap olduğum kişinin cevaplarını da seslendiriyorum Ahahahaah.....
Yani tek kişilik trajik gerçek bi oyun oynuyorum. Ahahahah . Bakalım sonum ne olacak ahahah.....
Ve hatta daha komik olan da bu konuşma esnasında çok sinirlenip,sinir ağlamaları yaşıyorum ve geçen gün de önüme gelen şeyleri falan tekmelerken buldum kendimi. Bi de bunu bizim sokağın köşedeki çiçekçinin orda yaptığımı bana bakan iki çift gözü farkedince anladım. Bu çiçekçi de bizim yüzümüzden bu mahalleyi her an tek edebilir walla. Çünkü sürekli tuhaf şeylerimize tanık oluyorlar. Bi de ara sıra çiçek alıyoruz fatma girikle ordan. Ben de "indir biraz bak biz komşuyuz " diyorum. Adamlar da"biliyoruz biliyoruz, tanıyoruz sizi, siz beş verin yeter" diyorlar.Bir güler misim ağlar mısın durumu daha işte ahahahah....

Zoomorphic Calligraphy !!!

şu blogdan şey edilmiştir

Güler misin ağlar mısın(?)!!!!

Cuma akşamı evde kalmamışım. Hafta sonunda bi tek Cumartesi akşamı buluşmuşuz sevdiceğimle ve o akşam evime gitmişim. Her şey olağan, mutluyum bile ahahahah.. Pazar sabahı acıkınca uyanmışız ve uzuuuun süredir ilk defa başbaşa bi kahvaltı olayına girmek için koyulmuşuz yola. Ben salağı, çok işgüzar olduğumdan , pazar pazar posta kutusuna bakmışım, niyeyse bok var cıkcıkcık. Birden kutudan elime resmi bi yerden geldiği o iğrenç sarı zarfından anlaşılan mektup geldi. açtığımda şu yandaki dilekçeyle karşılaştım. Burda annemin öldüğünden emin olan ve bunun için benden şahit isteyen belediyenin yazısı vardı. Nasıl ya dedim. Burda ikamet bile etmeyen bi insanı nasıl ölü sayarlar. Allaalla dedim. Sonra bu nasıl bir yöntemdir ki bu sonuca varabilmişler yine alla alla dedim. Moralim düştü tabi. Şu pazar günü ağız tadıyla bi kahvaltı yapıcaktık ama sürekli bu salak şeye sinirlenerek geçirdik günümüzü. Hatta bizi öyle bir paranoya ya soktular ki hemen annemi aradım oysa ki daha akşam msn den konuşmuştuk. Alllam yaa insanın aklını alır bu aptallar. Sonra kendimi rahatlattım . Yani dedim bu da ancak benim başıma gelebilirdi.yani çölde olsam kutup ayısı ziker beni, Anneannemin bir lafı vardır herkesin.... neyse yaa bu da şimdi çok edepsiz kaçar.
Şimdi ben bu belediyeye manevi tazminat davası açsam yeri midir diil midir??? Kaç gündür bu yazıyı okudukça delleniyorum.
En sonunda annem aradı dedi ki "çocuğum git belediye'ye bu işi hallet, sonra ölü sayarlar da maaşımı keserler" dedi. Ben de bunun üzerine aradım. Dedim böle böle; siz burda ikamet bile etmeyen bir kişiyi ölü saymışsınız. Karşıdaki memur gayet sakin, " o zaman anneniz en yakın nüfus müd. lüğüne gidip kaydının açtırsın kapalı görünüyordur dedi" ve kapattı.
İşte bir de başımıza adrese bağlı şey çıktı. Milletin hiç kaydı yokken, gerine gerine yaşarken, benim hiç bir zaman illegal olmamış memur annemin ve benim başımıza gelenlere bakın siz . Puhahahahahah.........
Gidicem buralardan valla cıkcıkcık...... Başka bi kıtaya, başka bi dünyaya ne bilim işte.... Sanırım bi kaç aptalı millete karıştırmışlar ve bu bulaşıcı hastalık bütünü hasta etmiş. Belki de bize de çoktan bulaştı.
Şimdi sırada; askere çağrılmayı bekliyorum. O da olmadı, belki de benden iki tane vardır ve bi tanem çoktan ölmüştür de bana da yazı gelir, "siz ölüsünüz , canlı taklidi yapmayınız, iki şahitle kurumumuza geliniz, bi daha da sizi hayatta görmiyelim "ahahahaha......Yani artık burda başıma ne gelse olağan sayıcam böyle.....

Aptallık!!!!

"stultum facit fortuna, quem vult perdere"
"yazgı, mahvetmek istediği kişiyi aptal yapar"(abraksas, 22.10.2001 17:12)


"zeka özüründen daha kötü bir durum olabilir. aptal kişi normal yaşamın akışında rol alması beklenen, ama buna kapasitesi yetmeyen insandır çünkü. düşünme yavaştır, anlama kıttır, uygulama zordur, ilahi bir güç tarafından sağlam çivilerle küçük beyninine dogmalar çakılmıştır aptal insanın ve bunlar ile sosyal yaşamda çabalar.

ama en kötü özelliği bulaşıcı olmasıdır. aids, hepatit hepsi hikaye, dünyanın en büyük sorunudur aptallık. en zeki insan bile aptalların yanında yaşamaya alışırsa aptallaşır, ve çocuk yapmaktan çekinmez, çocuklarını da aptal gibi yetiştirir. bu öyle bir çoğalma ve bulaşma özelliğidir ki, 100 kişilik bir popülasyona 5 tane aptal koysanız 5 jenerasyon sonra nüfusun %90'ı aptal olur..."(tamath, 15.12.2004 14:25)


"bazen de verilen her soze, edilen her yemine tekrar tekrar inanip, heveslenmektir.(lucretia,"


"üç alameti vardır*
1) sorumsuzluk
2) bir şeyi "neee? nieeee? eeeee? nieeee? ee nocak şimdiii?" diyerek 100 kere anlattırmak
3) ağzından cıkan lafın nereye gittiğini bilmemek.(elmalikek, 19.05.2006 23:35)"

"ortaya çıkan olumsuz sonucun sebebi olduğunun farkına varmamaktır aptallık.. hatta uzun süre başka yerlerde arayıp arayıp bulamamak, başının dikine gidip de kalıpların dışına çıkamamak sonucu karanlıktan başka bir şey görememektir..
ancak kafasını kaldırıp da gerçeği gördüğünde aptalın aptallığı çoktan tescillenmiş olacağından artık bir şey değişmeyecektir.. hatta elinde bir çok ipucu vs. olsa bile..(paradoxical, 03.11.2007
05:42)"
ekşi sözlük

"Eğer hiç aptal görmek istemiyorsanız, gözlüklerinizi kırın. Rebelais"
viki

"Yazan : Verşan Gür


Kızdığım aptallık yapılması değil. Yaşamın doğası gereğidir aptallık yapmak. Tekrar edilen aptallıklardır beni kızdıran. Bir kaç defa da sorun değil; defalarca yinelenmesi sinir bozucu olan....
Aslında aptallık -ki bunun yerine "hata" sözcüğünü kullanırsak da hiç bir şey değişmez- sonucunda ders alınmasını bekleriz yapan kişi tarafından. Benzer şartlarda aynısını yapar oysa. Kişinin akıllı davranışları zaman içinde değişiklik gösterebilir, kimi zaman aynı zekice performansı çeşitli sebeplere bağlı olarak gösteremeyebilir, bunu bilinçli yapmış da olabilir. Ama aptalca davranışlar değişmez. Şaşmaz bir disiplin içerisinde ısrarla aynı tutarlı tavır sergilenir.
Aptallıkları kabaca iki ana kategoriye ayırmayı denemeliyiz şimdi: arızi aptallıklar, kronik aptallıklar..."

link


Bu yorumlar hep aptal şahıslar içindir. Bir de karşı koyamadığımız aptal durumlar vardır ki aslında özünde aynı şeydir çünkü o aptal durumları da aptallar yaratırlar. Yani ihale dönüp dolaşıp yine aptallara kalır. Bir sürü aptalla yaşamak da bu aptallıklara maruz kalmak demektir. En sinir bozucu olan da aptallar gerçekten de aptal olduklarını bilmedikleri için bu aptal durumlara sebep olduklarını da bir türlü kavrayamazlar ve etrafta bunların sorumlusunu ve suçlayacak şahıslar arar dururlar.
Ben de şu an şu küçücük notu yazarken tam dokuz kere aptal kelimesini kullanmışım.Tanrı kırk kere söylemekten korusun beni . Zira bende de aptallık potansiyeli de yok diill Ahahahah... Şimdi diyceksiniz ki bi aptal kendinde aptal olma potansiyeli olduğunun nası farkında olur(?) EE bu aptallığın da çeşitleri, dereceleri vardır herhal dimi Ahahahahaha....!!!!

Israr ediyorum; Sarhoşluk Güzel şey Canımmm!!!!

Ohhhh! Öyle şarhoşum ki. O şu an tv de Bebo diye bi site tanıtılıyor. ÖB bugün benim misafirim ama yazik ki ben de çooook sarhoşum ve o da bende kaldığı zaman yaptığı şeyi yapıyor; gri pijama takımını geçirmiş üstüne mor koltukta horluyor. Bu aralar ben de ucuz şaraba sarmış durumdayım. reklam olsun ....mına koyim dikmen 1 lt 12.50ytl. tam bir kişilik. Çok kıyak oluyor insan ahahahahaah...!!! MKH bana iki tane ayak ve bir flaş vercek çin malı Ahahahaha..... İŞimi gücümü kurim die. Bugün turkçenin de ..mına koyabilirim malum mazeretim var sarhoşum. Hep şöyle 2. kadehin hoşluğunda kalsa insan!! Ama insanoğlu daha da içmek istiyor. Maddi zorluklarımızın da aştık sayılır hem de iki başımıza yani kısmen. Şimdi iş bana düşüyor. Biraz gayret etmem lazım. İçmekle olmaz tabe Ahahahahah!!!! Kurmak lazım işi gücü ne bok yapcaksam hemen yapmam lazım. Şu iki yıl önce yaşadığım korkunçluklardan kaçmamak için evde hiç bişi kurulu diilken karanlık odamı kurup burda kalmayı başardığım zamanki gibi. Bişi kurmam lazım. Sanırım kurucam. O şu an gitmek istemiyorum belki bu kışı da beklemem lazım. Baktım aynı tas aynı hamam ki hamamlardan nefret ederim, yaz başı artık zorlamiim . burdan bi bok olmaz, sevdiceğimle de eskiden olduğu gibi takılalım, yalnız sevdiceğimden vazgeçmiyorum dimi ? Efet geçmiyorum ahahahah!!! ben de işime gücüme , kendi yaşamıma bakiim amına koyimmmm.. Bu arada ekşi sözlükte amine koyimm die konuşan kızlar entylerini okudum çok eğlendim amına koyiim. Ahahahaaha... Neyse anlaşıldığı üzre ben artık çıkiim ama eskisi gibi sıkıntılı kusmuğa bulamayorum blogumu bu da bir gelişme dimi ama ahahaha...!!!! Aha da burası da şu fotoğrafı aldığım site

Yağmur!


Öyle güzel yağmur yağıyor ki!!! Çıkarmışım kafamı pencereden, bi de cigara yakmışım, hava öyle çok soğuk da değil. Tam yürümelik hava.
Komşum, sevgilim, kahramanım ÖB'nin ışıkları sönmüş; belli ki yatmış. Halbuki hava ne güzel. Biraz yol almak, biraz ıslanmak sonra da sıcak bi yerde bi bira patlatmak ve eve dönmek ne güzel olurdu. Aslında 'ye kadar yürüyüp onda bi bira patlatabilirim. Hımmm iyi fikir. Hayata dönüyorum galiba. Baksanıza artık bu bok şehrinde bile canım bira çekmeye başladı. Ahhahahahah......



Shantel DISKO PARTIZANI

son zamanlarda bloguma şey etmek için en çok uğraştığım şey.Ama çok eğlenceli ve ben bunu blogumda görmeliydim. İnat ettim ve işte karşınızda yılın video klibi daha doğrusu benim ahahah!!!!

Kürk Mantolu Madonna!!!

Her zaman adının evimizde anıldığı kişi; Sabahattin Ali. Öyle ki uzun süre annemin bi akrabası sandığım zamanlar olmuştur. Hatta biz çocukken bi yerde adı geçtiğinde hemen anneme seslenip "anne senin adamdan bahsediyorlar" dediğim zat-ı Muhterem. Bu sıralar ben de bu uzaktan akraba sanıp yakınlık duyduğum adamla ilgilenmeye başladım. Hayır aslında kendisini çok iyi tanıyorum ama hiç bi tane bile kitabını okumadığımı farkettim. Evdeki kitaplarından birini elime aldım. "Kürk Mantolu Madonna"yı. Daha bitirmiş değilim. Şu an Raif'le Maria Puder'in ilişkisinin tam ortasındayım. Fakat bu romanda bahsedilen ressam ve onun ünlü eserinin gerçekten olup olmadığını merak ederek, her zamanki paranoyayla kutsal bilgi kaynağım internete başvurdum ve gerçekten Andreas Del Sarto isimli ressamın "madonna Delle Arpie" isimli tablosunu buldum ve hatta bu kitap ve bu ressamla ilgili nette bi dünya yorumla karşılaştım. Ve kendi kendime "ne kadar da ahmağım yahu ben " demeden edemedim.

Boyoz!!!

Karnım nasıl aç kahvaltı etmemişim, saat olmuş 13.45 ve cebimdeki son paraya da bizim Fatma Girik için diet kola ve tavuk döner almışım. Kalmış bana 1 lira 65 kuruş. Tek tesellim bankamatikten para çekmek ama şanssız bedevi rolü üstüme yapışmış bi kere.3 tane matik var ve üçü de bozuk!!! N'apim n'apimm derken şu balıkçının yanındaki yerden bi simit bi karper aliimm evde bi kave koyarım yanına dedim. İçeri girerken "İzmir boyozu vardır "diye bi yazı gördüm. Alla alla dedim. Hemen sordum satıcıya "Hani boyoz" "işte abla " dedi, "kaç para" dedim, "1 ytl" dedi. "ver bi tane , bi tane de simit ver , bakalım yapabilmiş misiniz" dedim. "ustası İzmir'den geldi apla " dedi, "oo o zaman iyidir, ama bakıcaz " dedim. Eve geldim, kahvenin suyunu falan bekleyemedim. Hemen boyoza daldım. Hakikaten de aynı bizim okulun kantininde tanıştığım ve bazı sabahlar beni okula gitmeye motive eden çay ve boyoz ikilisinin boyozu şu an götü boklu ankara'da, şu sefil günümde açlıktan sinir tepeme gelmişken karşımdaydı. Sevinç ve hüzün karmaşası içnde afiyetle yedim boyozumu. Artık sabahları boyoz olayı süper olur, aynı İzmir'deki gibi. Günü de ufak bir boyozla sevimli hale getirdik yaa daha ne diiim . Ahahahahaha!!!!

Şeyi şey ettim!!!

Aslında bu blog olayına girerken başka şeyler vardı kafamda. Aslında şey istemiştim; hani millet tesadüfen benim sayfama rastlarsa, burda eğlensin, acayip şeylerden haberi olsun, komikliklerle dolsun istemiştim. Lakin zamanla blog benim kişisel kusmuklarımla dolmaya başladı. Bütün mutsuzluğum, hayal kırıklıklarım, bana biçilen rollerin ağırlığıyla, onlardan sıyrılamayışımın verdiği huzurluğum kişiliğimi parçaladı. Artık ben , herkesten nefret eden, durumumun sorumlularını arayan kötü bir karakter oldum.
Ama biraz değişiklik istiyorum artık. Bundan sonra ne günlüklerimi ne de bloğumu elimden geldiğince olumsuz şeylerle doldurmamaya gayret edeceğim. Kusmuklarımın hepsini sorumluların suratına bizzat kusacağım ve hatta dolaylı değil direkt yapacağım, hakedene hakettiği gibi davranacağım. Varsın etrafımdaki herkes de beni sevmesin canıım. Ne çıkar bundan!! Ahahahahah.... Hatta mümkünse hayatları boyunca bana sempati bile duymasınlar!!! Ahahahaha:)) VE hatta ve hatta benim Adım içlerinde bir ürperti, bir rahatsızlık, bir korku yaratsın da cesaretleri kırılsın, bana 30km den fazla yaklaşamasınlar, eğer böyle bir gaflete düşerlerse de o anda ağzımdan çıkan alevlerle kaşlarını, saçlarını, burun deliklerindeki kılları tütsülediğimde şaşkınlıktan akıllarını kaybetsinler de akıl hastanesinde kilitli kapılar ardında kalsınlar . Ahahahahahaah.......
illustrasyon