RSS

Bayram Yürüyüşü!!!

Yine bir kurban bayramına kavusmuş bulunuyoruz. Yine periferide kurulan hayvan çadırları, yine tv ve gazetelerde hayvan yerine kendini kesen en az 150 kişinin haberi, bayramlık giymiş çocuklar, kapıyı çalan şeker toplayıcı çocuklar, telefonla yapılan bayram tebrikleri.....
Geçen sene bu zamanlarda biz önce Fatma Girik ile Penezlelinin evini kurmaya İzmir'e gitmiştik, akabinde de buraya gelip kendi evimizi kurmuştuk. Sonra sıkı bir çalışma temposu, sinir, stress, adaptasyon durumları, ÖB'nin iş yerindeki derin problemleri, FG'den ayrılmanın verdiği hüsran derken, koca bi yılı devirmişiz.
Şimdi yine bir bayram ve ÖB FG'nin yanında, bense anamdan kardaşımdan uzakta, evimde , hafif çaplı bi soğuk algınlığı eşliğinde regl ağrı ataklarıyla başetmeye çalışıyorum. ÖB biraz erken gitti ve sanırım biraz geç gelicek. Ben de uzun zamandır ilk defa yalnız kalıyor olacağım, yani ÖB'nin sık sık gittiği iş seyahatlerini saymazsak.
Bayram'ın ilk günü kalkıp bi bayram yürüşüyü yapayım da şu hastalıklı halimden kurtulayım dedim amma, uykuya yenik düştüm. Daha doğrusu sabahın altısında niye kalkarsın be kadın, kalksana şöyle saat sekizde falan. Gören de bayram namazına koşuyorum sanır. Neyse ilk günün rehavetiyle kalkamadım hatta bayağı uyudum. Arada kapı çaldı, mutemelen çocuklardı ve şeker için gelmişlerdi. Onlara verecek şekerim olmadığı için kapıyı da açmadım. Biraz kendime gelince, evde ne var ne yok yedim bitirdim. ZAten pek bi şey de yoktu. ÖB gittiğinden beri ben de evde pek ikamet etmediğimden bulaşık dolu bi mutfak ve boş buzdolabı vardı elimde. Sonra bayağı akşam oldu. Ben de iyice acıktım. Bakkaldan bişeyler isticem ama param da yok zira bakkal marketten biraz pahalı oluyor. En iyisi markete gitmek diye düşündüm. Kalkıp giyindim, sonra evde ve cüzdanımda ne kadar bozuk para varsa toplayıp, onları bir liralık olarak ayırıp bantladım. Oldu mu sana on yedi lira!!:)) Onları torbaya koyup çıktım evden.
Bir bayram günü bir ekmek, üç tane muz, bi iki gofret, bi paket havuç , yogurt ve altılı yumurtayla kasaya uzadım, kasada aldıklarımı geçirmeden önce kasiyeri uyardım,"bozuk vercem yalnız" dedim, kız da "tamaaamm" dedi.Nedense bi an sanki bi yeri soymuşum da bi sürü bozuk param varmış, bunları böyle kümeleyip kümeleyip harcıyormuşum gibi utandım, onay almadan aldıklarım kasadan geçsin istemedim. Neyse elimde yiyeceklerim ve artan bozuk paralarımın torbasıyla soğuk ve yağmurlu karanlığa doğru çıktım marketten . Bu aralar insan içine çıkınca bi nemrutluk çöküyo bana, bi de bu ıslak ve soguk havada karşıdan karşıya geçmeye çalışken iyice nemrut ve kavgacı oluverdim birden ya da yok yok zaten mi böyleydim, yoksa bu İstanbul mu böyle yaptı beni nedir bilmiyorum!! Neyse işte yoldan hızla geçen arabalara yerdeki yaya işaretini elimle sert bi şekilde göstererek bi yandan da kalaylı küfürler savurdum. Hatta bana korna çalan biriyle ağız dalaşı bile yaptım. Neyse sağ sağlim eve geldim. Önce muzları götürdüm gofretlerle, sonra geçen haftadan kalan şarabı içmeye başladım.O da nasıl bir köpek öldüren bi şeymiş ki anlatamam!! Sonra çalışmam gerektiğinden işlerime koyuldum, biraz çalıştım biraz yattım yuvarlandım. Sağlıksız besinlerle midemi doldurdum.
Bu sabah da sanki her gün bu işi yapıyormuş gibi, sakince kalkıp, yatak pijamalarımı çıkartıp, sokak pijamalarımı giyip, yürüyüşe gittim. Tam bi saat radyo eksen eşliğinde yağan yağmur altında yürüdüm, sonra da gelip kendime tost, yumurta ve yeşil çay yaptım. Sonra da kendime hayret ettim. Bu arada bayramın ilk gününün tebrik telefonlarını ve arada ÖB'yi arayıp , keyfinin nasıl olduğunu sordugum kısa tel. konuşmalarını saymazsak bi kelime bile etmeden geçiriyorum günlerimi. Sanki sessiz film çeviriyorum çok komiğim:))
İlginç bir bayram ya da tatil geçiriyorum. Parasızlıktan hiç kimseye de gidemeyeceğim için kimseye de bulaşmıyorum, aramıyorum. Ama işin tuhafı sevdim yav ben böyle yaşamayı, hakkaten haaa!!!!!!!

popüler insan tipleri!!!

uzun süredir ilk defa ışıklarım kurulu ve ben çekim yapmanın heyecanı ile hoşbeşim. Bu işin uğraşı, sabır ve disiplin gerektirdiğini unutmuşum. Bildiğim daha doğrusu eğitimini aldığım tek işin bu olduğunu aklıma getirerek daha çok zaman ayırmam gerektiğini düşünüyorum. Belki hiç popüler olamam bu işte ama zaten popüler olmak da bana göre diil. Benim için işimi iyi yapmak, paramı kazanmak önemlidir. Zaten popüler olmak da tehlikeli bi iştir. Yarın ne olunacağı muallak bir hadisedir !!!:)))

Popülerlikten bahsetmişken şu yaşadıklarımı da yazmadan edemiiiycem; bazen arkadaşlarla sohbetler arasında bi takım marka isimleri geçiyo, ben anlamıyorum ve pek tabii ki , o ne ola diye soruyorum, etrafımdakiler bana uzaylıymışım gibi bakıp, aaa sen bilmiyo musun o çok ünlü bi kot markası, ayakkabı markası falan diyip beynimi bu gereksiz bilgilerle doldurmaya çalışırken bi yandan da beni aşağılıyorlar:)
Bi de şu popüler mekanlar var mesela, hatta geçen şu İstinye Park denen alışveriş merkezinin niye bu kadar popüler olduğunu sordum arkadaşlarıma, yani nihayetinde bi alışveriş merkezi dimi !! Aldığım cevap şuydu, orası yeni Akmerkez gibi bi yer oldu. Ayrıca dünyaca ünlü bütün markalar var orda ve en önemlisi de bütün ünlüler oraya takılıyorlar. Bu cevabın üstüne, Bi ara ÖB medyada çalışan, yazan çizen tv programı yapan bi kaç ünlü isim sayarak, yolda karşıma çıksa ağzını burnunu kırarım o kadar nefret ediyorum,demişti.Tam da İStinye parkın ünlülerinden bahsederken bizim bitirim BH ÖB'ye dönerek, ÖB abi istersen gidelim İStinye Parka, orda geçen gün saydığın isimlere kesin rastlarız, tenhada sıkışıtırıp, döveriz dedi:))

Bu sıralar bi de çok gıcık olduğun bi şey var; feyzbukta popüler olan konuların sayfalarına üye olmak. Mesela hayatında bi gün olsun naylon poşet kullanmaktan rahatsız olmayan tiplerin, feyzbukta naylon torbaya hayır, pazar filesine evet diyen bi sayfa açılınca hemen üye olmaları keza gdo meselesi de aynı. Bi ton insan bu meselenin ciddiyetini millete duyurmak için yıllardır dötünü yırta dursun, mecliste konuşulan, yazılan,tartışılan, çıkartılan gıda kanunlarını herkese duyurmak için çabalaya dursun, bi feyzbuk sayfası açılır ve bütün feyzbuk camiası aaa moda bu sıralar buymuş diip, oraya üye olur ve bi daha da bu meseleyle ilgilenmez. Hatta oraya üye olanların % 80'nin gdo 'nun açılımının ve anlamının ne olduğunu bile bilmez. Tabi burda bu sayfaları açarak biraz daha insanları bilinçlendirmek , hiç olmazsa gdo kavramını bu insanların hayatlarına bi kaç dakkalık da olsa sokabilmek de önemli bi meseledir ve takdire şayandır. Benim gösterdiğim tepki bu sayfaların, grupların açılmasına değil, buraya gündemde olmak VE AAA BEN DE BURDAYIIMM demek isteyen tiplerin çoğunlukta olmasına ve daha çok içi boş popülerizmle bu önemli konuların gereken hassasiyet ve ilgiyi görememesine kızmaktayım.
Haa bi de yine bu feyzbuk üstünden politika yapanlara şaşırmaktayım. Ama bunun hakkında da uzun uzun yazmak istememekteyim. Kısacası feyzbuk bana göre, oyun oynancak, şakalar komikler eşliğinde eş dostla şakalaşılacak bi yerdir. Bi de hayatta hiç bi zaman bir araya gelmeye luzüm görmeyip, burası sayesinde bulduğun tanıdıklarınla geyik muhabbeti yapıp iletişim kuracağın bir yerdir. Haa pardon bi de yabancı memleketlere tatile falan gidildiyse ya da hafta sonu popüler bi grupla bir aktivite yapıldıysa, bunların fotolarının sergilendiği bir yerdir ayrıca. Ama bi de iyi tarafı vardır o da, iyi bir reklam panosudur. İş güç için ücretsiz bir reklam şeysidir. O kadar da bok atmamak da gerekir.!!!:))))

Sakinlik!!!! Bana ne kadar uzak bi' kelime!!!!!


Bu sıralar çok yalnız kalıyorum evde zira sevgilim sık sık iş seyahatlerine çıkmaya başladı. Aslında Ankara'daki yaşamımızda daha çok yalnızdım fakat pek şikayet etmiyordum. Oysa burda bi dakka bile yalnız kalmaya tahammül edemiyorum. Belki de burda yalnız kalmama sebep yok çünkü, arkadaşlarım, kırk yıllık dostlarım ve yeni tanıştıklarım var diye düşünüyorum. Aslında yalnız kalmayacağımı düşünmek bana iyi geliyor ama diğer yandan kendime hiç vakit ayırmadığımı farkediyorum. Kendimi dinlemiyorum, kendi başıma yaptığım ritüellerimi kaybediyorum, kitap okumaya artık yeteri kadar zaman ayırmıyorum. En önemlisi artık nerdeyse hiç mi hiç yazmıyorum. Sürekli yeni defterler alıyorum ve o boş sayfalı kağıtlar evde bi yığın şeklinde benim onları doldurmamı bekliyorlar.
Yazmamak beni hırçınlaştırıyor da. Herkese her şeye kızıyorum. Gülünç olaylara bile kızıyorum.
Tahammül sınırlarım nerdeyse kalmadı. Mesela geçen gün her zaman yemek yediğimiz pideciye gittik. Hava soğuktu. Ben cam kenarında oturuyordum. Biz pidelerimizi beklerken birden yanımdaki sürgülü pencere boylu boyunca , bir hamlede açıldı. Önce tepki vermedik. Ama bi kaç saniye sonra ben bu işi kafaya takmaya başladım usul usul. Zaten hastalıktan yeni kurtulmuştum ve üşümeye başlamıştım. Önce üstümdeki hırkanın önünü ilikledim , sonra boynuma eşarbımı doladım. Baktım olmuyor hala üşüyorum, garsonu çağırıp sert bi şekilde şurayı kapat dedim. Zira onun benden izinsiz bu camı gelip lap diye açtığını düşünerek kızgın davrandım. Sonra çocuk gelip camı kapatmaya çalışırken benim arkamda oturan adam bu işe müdahale etti, cam kapansın istemedi. Bunun Üstüne camı onun açtırdığı anlaşıldı. Ben de arkamdaki tartışmaya dahil olmak için yüzümü onlara çevirerek ve özellikle adama bakarak , bu camı siz mi açtırdınız dedim, adam evet ama diye konuşmaya çalışırken ben aldım sazı elime; ama burda oturan benim ve sizin bunu bana sormanız lazımdı, en azından nezaket gereği böyle davranmanız gerekirdi. Hem bana sormadan benim yanımdaki camı açtırıyorsunuz hem de kapatılmasına karşı çıkıyorsunuz. Ben gene anlayışlı davranıp bi süre açık kalmasına ses çıkartmadım ama şu an burda ben oturuyorum ve çok üşüyorum, sizin yüzünüzden burda üşüyerek yemek yiyemem diye saydırırken, adam ve yanındaki kadın şok olmuş bi şekilde bana alık alık bakarlarken, ÖB de tamam güzelim , lütfen güzelim diye beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Sonra ben tekrar garson çocuğa dönerek kapatın o camı dedim. Benim bi anlık suskunluğumda pencereyi açtıran adam bana bakarak, ben aslında camı açın demedim, burası çok havasız klimayı açın ya da bi yer açın dedim, dedi. Ben gene aynı sinirle, o zaman klimayı açın burayı kapatın dedim ve önüme döndüm. Bi kaç dakka sonra arkamdaki adam ve yanındaki kadın kalkıp bizden daha uzak bi masaya oturdular. ÖB de bana, çok tepki verdin, adamı dövmekten beter ettin niye böyle yapıyosun güzelim diye kızdı. Ben aslında çok tepki vermedim sadece biraz sert tepki verdim diye düşündüm. Sonra bir an böyle davrandığım için üzüldüm, gereksiz bi can sıkıcı durumun baş kahramanı oldum ve hepimiz gerildik. Ama artık benim de herkesle empati kurmaktan, herkese anlayışlı olmaktan, sürekli mağdur ve zikilen ve hatta hala alttan alan olmaktan psikoljim bozuldu yahu.
En iyisi ben yazmaya yavaş yavaş başlayiim, en azından tepki verirken biraz daha sakin olurum.