RSS

hafta sonunun kabusu!!!

Bu hafta sonlarını hem seviyorum hem sevmiyorum. bugünkü yaşamımızda haftasonları evde takılmayı tercih ediyoruz, makul fiyatlarda insan olmanın zevklerini yaşıyoruz; süper ev ekmekleri, bi arkadaşımız tarafından sürekli hediye edilen halis muhlis organik köy yumurtları, anne zeytini, taze çay eşliğinde süper kahvaltılar, başbaşa kalabilmenin sakinliğinde oynaşmalar koklaşmalar, ardı ardına kiralanmış, dvd izlemeler, beraber yemek yapmalar, uzun ve yorucu yürüyüşler.... Lakin bir de temizlik ve düzen denen gerçek de insan olmamızı gerektiren zorunluluklardan. İŞte o anlardan birini daha yarına ertelemiş bulunuyoruz. Düşünsenize, evi süpür, sil, toz al, ütü yap, çamaşır, bulaşık, banyo, mutfak hijyeni derken saatlerimizin bir kısmı yorgunluk ama temiz bir yaşam alanı olarak sonuçlanıyor tabi bi dahaki temizliğe kadar. Oysa ki o zaman diliminde kaç sayfa kitap okur, kaç tane fotoğraf üretir, kaç proje planlar, kaç film izler, kaç kalorimi hayalini kurduğum müşhiş kaslarımı geliştirmeye harcardım. Bu yazı da biraz ergen feryadı gibi oldu ama kim seviyor ki allaasen söyleyin, her hafta zorunlu bi halde temizlik yapmayı......
Temizliği genelde beraber yapıyoruz sevgilimle fakat o sıkıcı ve yorucu,"kutsal temizlik günü" birimizden birinin işi çıkıp da evde olamıyorsa, genelde bi bakşa güne erteliyoruz ama bazen de sevgilimle birbirimize temiz ev süprizi yapıyoruz ve bu birbirimize verdiğimiz en manalı ve en emek kokan hediyelerden biri oluyor her seferinde!

Kafa güzel!!!!

Bugün başka kafadayım. Galiba evimdeki yalnızlık, tarçınlı çay, sıcak bi duş ve deliksiz bir uyku benim kafayı toparladı. Şimdi geldim atölyeme, burda da yalnızım bugün, çaycı büyük, taze bi çay getirdi şimdi. Photoshopta dosyaları açmadan bi iki blog okuyup, bi iki cümle girmek istedim günlüğüme: Çaycının uzun süredir görmediği orta yaşı biraz geçgince bi misafiri geldi, benim de dükkanın kapısı açık, havalansın biraz mekan deyü, bu sebepten onların sohbetine kulak misafiri oluyorum bi yandan, misafir amca konuşuyor:"biz de kayın babayı kaybettik daha gençti, 65 'ti, işte kanser oldu, kurtulamadı, hayatta hiç bi şeyi dert etmeyceksin, değmez.... hamdolsun, iyiyiz çok şükür, ... evet kağıt deposu evet battı, sağlık olsun hiiç kafaya takmıyoruz...... allahıma şükürler olsu, hayat güzel, yaşayacaksın, takmayacaksın kimseyi kafana, mesele yapmayacaksın.... Çay içerim, bi şeker yeter... aslanım be.. saol O.... cığım..... Eee sende ne var ne yok......"

Öyle gerçekten de, yaşamak bir lütuf, kimse için onu harcaya değmez. Tabi yaşamak yanında dertleri de getirir ama, fazla budaklandırmayacaksın, mutlu ve huzurlu olduğun zamanları çoğaltacaksın. Ne kadar olumluyum bugün, sevdim bu halimi ......

Hatasız Kul Olmaz !!!!!!

Hoş Değil!!!!

Şu güzel havada nasıl keyifsiz başladım güne hiç anlamıyorum. Çok mutsuzum neden bilmiyorum. Atölyede de aynı hava, bi gerginlik, ilk defa oluyor bu , belki de benden kaynaklanıyordur. Gerçi kimseye kaba davranmadım, gerginliğimi belli etmedin. Sanırım bugün eve erken gideceğim, perfonmansım da çok düşük, şu saat olmuş daha bi dosya bile açmaya varmadı elim. Hatta içimden neyse yahu......

Gün kötü, ben kötü, ortamlar kötü........

....Ceğim ....Cağım....!!! Peh peh peh!!!!!

Resmen gıcık oluyorum arkadaş!! Geleceğim deyip gelmeyip bir de bunu haber vermeyenlere. Arayınca açmayanlara, hayır, insan duymaz, tel.ine bakınca görür ve arar ama yok üstünden on gün geçer sonra arar bu açmayanlar, "beni aramışsın" deyü!!!
Bir de yapacağım deyip yapmayanlara da gıcık oluyorum. Mesela geçen gün ben de çok eski bi dostuma börek yapacağım deyip yapmadım, çok ayıp ettim, kendime de eleştirim aslında bunları yazarken. Ben de hiç hoşlanmadığım, adaba uymayan bi davranışta bulundum.
O yüzden mi acaba kendisini boş yere beklentiye soktuğum dostumun bu aralar bana kötü davranması, her fırsatta beni aşağılaması; Eğer öyleyse; bu yapacağım, edeceğim, geleceğim, arayacağım, ....cağım, ...ceğim deyip de sözünde durmayanlar hatta üstüne mazeretlerini bildirmeyenler tarafına bi kerelik bile geçmiş olmam bütün bunları hak etmiş olmam demektir. Bu da bana ders olsun.....


Olaylar olaylar!!!!

Sanal alemden uzaklardayım bu aralar, blog yazamıyorum, blog dolaşamıyorum. İş hayatım hızlandı, para kazanıyorum galiba. Çok yakınlarım tarafından gereksiz yere alçakgönüllü davranılmaktan men edildim, öyle davrandığım anda azarı yiyorum onlardan, iyi ki varlar; insan azar yemekten bu kadar memnun olur mu, benim gibi kendini bilmez için etrafımda böyle yakınlarım olması bi nimet. İnsan kendi değerini bilmezse ne para kazanabiliyor ne de yaptığı işler iyi olsa bile memnuniyet duyabiliyor.

Annem burdaydı, sağlık sorunları vardı onları halletti. Kendisi çok iyi bir ev arkadaşı olmuştu bize, yeni gitti. Ara sıra da atölyeme geliyordu, eve beraber dönüyorduk, eğlenceli oluyordu.

Geçtiğimiz Şubat ayının 17'sinde sevgilim ÖB ile beraberliğimizin onuncu yılını doldurduk. O gün bi şey yapamadık, genelde böyle şeyleri planlayamıyoruz. Beni, yüzüktür, çiçektir pek açmaz, o sebepten öyle hediyeler almadım, benim de sevgilime almak istediğim hediyeye param yetmediği için sadece, gönlümden onun için geçeni söylemekle yetindim. Fakat bi hafta sonra sevgilim durmamış , o özel günümüzün anısına şirin mi şirin elma şeklinde kırmızı bi radyo almış, hatta bu radyoya mp3 de bağlayabiliyorsun, çok şahane oldu, evimiz şenlendi.

Burdan uzak olduğumuz zaman süresinde dört kilo daha hafifledim. Gerçi annemin süper kekleri, ekmekleri ve akşamları çayla birlikle bize sunduğu süpriz tatlılarını da götürmekten geri kalmadım . Zaten annemin bu tehlikeli hareketleri olmasaydı 3 kilo daha hafifleyebilirdim.

Ebru öğrenmeye başladık. Değerli bi dostumuz bize ebru öğretmeye gönüllü oldu ki kendisi ebru konusunda gerçekten master yoda mertebesindedir. Umarım bizden sıkılmaz. Zira GD ve ben biraz başına buyruk ve deneysel takılan tipler olduğumuzdan dolayı pek söz dinleyemiyoruz ama bu sefer disiplinli olma yoluna girdik ki bu ebru denen şey biraz sabırlı bi şekilde disiplinli olmayı gerektiriyor.

Dedim ya olaylar olaylar, İnternetten kendi kendime Osmanlıca öğrenmeye başladım. Bunu da sizinle paylaşmak istiyorum, netten açık öğretim derslerinin videolarını izliyorum, şu sıralar iyi gidiyor, gerçekten de öğrenmeye başladım, vakti ya da parası olmayanlar için süper bi öğrenme yöntemi diyebilirim başlangıç için.

Ayrıca bloga görsel koyma işi de bu sıralar yattı, zira elim çok kalabalık, organize olamadım.

Haa bi de taşınma meselesi var, bu gerçekten mesele, ne vakit var ne nakit

Ulan bir aylık hayatımızı resmen özet geçtim, ne sıkıcıymış ya la!!!