RSS

Son haftalarda yaşadığım ENNN MUHTEŞEM GÜNDÜ desem, zavallılığım ortaya çıkar mı, çıkarrrr!!!Ahahahahaaa...!!!

Saat akşam 18.00 idi. Ben durakta otobüs bekledim; Bayağıı bi bekledim. Sonra otobüs geldi, bindim. Nasıl bi trafik vardı anlatamam,TEM bile sıkışıktı. Bi saat otuz dakkalık bi yolculuk sonunda Taksim'deydim. Sanki senelerdir dışarı çıkmamışım gibi, koşarcasına İstiklal'den aşağı vurdum kendimi. Baraka'nın önünden geçerken, bi an gireyim lan şuraya, bizim eski takım burdadır, bi güzel içim dedim ama cebimde on beş liram vardı ve akbilimde de beş lira. Yine de girip içmek istedim, yazdırırım nasıl olsa yabancı diiller diye düşünürken cebim çaldı. SH idi arayan: "dostum geldin mi" dedi. Aslında onunla buluşacaktık ama keyfim hiç yoktu ve belki de benden sıkılır diye içimden geçirip aramamıştım onu, salaklık işte; Biraz konuştuk, sonra taksim meydandaki metro çıkışında buluşmaya karar verdik, ben de içmekten vazgeçtim. Tünele az kalmıştı. Yürürken bi sürü tanıdıkla karşılaştım ama hiç konuşmak istemediğim için görmezden geldim hepsini de. Sonra cebim yine çaldı, bu sefer arayan ÖB idi: "güzelim nassın, n'apcaksın, plan yaptın mı, dönücen mi kalıcan mı" dedi. Aslında planım son otobüsle dönmekti zira sevgilime bi konuda yardım etmem lazımdı, şimdi onun bu stresli zamanında bi de bu işte yalnız bırakamazdım. "Dönerim" dedim o da bana "seni alırım" dedi ben de" gerek yok" dedim. Bi kaç saat kendi başıma kalmak istemiştim, belki bu zamanı uzatabilirdim. Neyse sonra Tünelden yukarı doğru yürüdüm. Metro çıkışında SH'yi beklemeye başladım. Bu arada iki yaşlı amca; biri darbuka, diğeri de küçücük bi anfiye takılmış, külüstür bi eletronik saz çalıyordu. Önlerinde bi yoğurt kutusu vardı, içinde bozuk paralar olan. Saz çalan ara sıra anfiyi kapatıp dinlendiriyordu. Uzun bi süre onları dinledim, bi ara "ben zateeen her acının tiryaaakisi olmuşum"u çaldılar, ben ağlamaya başladım çaktırmadan. Şİmdi niye ağlıyordum ki; hiiiç işte, adamalara içlendim, biri dedeme benziyordu aynı, sonra kendime içlendim, sonra hayata içlendim, ,içlendim de içlendim işteee!!! Sonra biraz sakinleşmek için kendimi oyalamak maksadıyla cebimi çıkartıp bu iki yaşlı çalgıcıyı videoya kaydetmeye başladım. Bu sırada SH geldi. Sonra ben kaydı kapattım, SH beni öptü, kokladı. Amcaların yoğurt kabına iki lira attık ve yemek yemek için tünele doğru yol aldık.

Uzun bi süre nerde yiyeceğimize kara veremedik, zira bildiğimiz her yer pahalıydı ve bizim paramız yoktu. Neyse iki saatlik arayışı sonunda büyük bi yorgunlukla, menüdeki fiyatlara dahi bakmadan oturduk bi yere. Karnımızı doyurduk, sonra bi arkadaşımızın önceden planlayıp, e-maille haber verdiği toplaşmaya katılmaya karar verdik. Orda da birer bira attırıp, ayrıldık onlardan. Benim otobüs çoktan kaçmıştı, SH ve ben, elmadağ'daki SH'nin evine doğru yürüdük, hava da çok güzeldi zaten. Benim efkarım dağılmıştı biraz, saat ikiye kadar da yatakta sohbet ettik, sonra uyuduk. Ben sabah kargaların bile bokunu yemediği bi saatte kalktım, giyindim ama hemen çıkamadım çünkü daha hava karanlıktı ve biraz beklemeye karar verdim. Neyse hava biraz açınca çıktım, Taksim'deki duraklara doğru yürüdüm. Hava hala nefisti. Martılar göz hizasında uçup, yemek araklıyorlardı yerden. Koca durak alanı boş sayılacak kadar tenhaydı, Ilık bi lodos esiyordu, Bizim durakta tuhaf tipler vardı. Belki o saatte ben de tuhaf geliyordum başkalarına kim bilir!
Epey bi otobüs bekledim. Bu sırada boş duraklar sanki hızlı çekimdeymiş gibi çabuk çabuk dolmaya başladı. Artık meydan ana baba günü olmuştu ve saat de 07.14 olmuştu. Bi on dakka daha bekledikten sonra otobüs geldi. Her zamanki gibi, üst katta en ön koltuğa kuruldum. O saatte gideceğim yöne doğru giden sayısı az olduğunda yanım boş kaldı. Montumu çıkartıp üstüme örtüp uykuya teslim ettim kendimi. Uyandığımda bizim evin durağına bi üst köprü kalmıştı. Apar topar kalktım yerimden, koltukların arasından geçerken , iki koltuğa kıvrılmış aptülica tipinde bi çocuk gördüm, iştahla uyuyan, bi an ulan keşke ben de uyanmasaydım diye geçirdim içimden uykuya doymamış biri olarak. Ben alt kata inene kadar otobüs durağa geldi. Otobüsten indim, işte dedim dışımdan, yüksek bi sesle; welcome to the your real life hahahahahaha....!!!!
Eve girdim, üstümdekileri sıyırıp, yatağa girdim...

0 comments: