RSS

Ateş kusan kadın Tipi!!!

Yağmur kulaklarıma kulaklarıma vuruyordu. Ben her zaman sıkı sıkı giyinen pimpirikli tip, bu gün nerdeyse doncek dışarı çıkmıştım. Yol iz de bilmiyordum zaten. Önce dolmuştan erken indim sonra dünyanın yolunu yürüdüm, yürürken dötümü kolladım zira yürüdüğüm yer E5'in kenarıydı. Merkezi ve insan olan bi yere geldiğimde akbil doldurmayı bahane ederek büfeciye yol sordum, yüzüme bile bakmadan" şurdan aşağıya in" dedi. Ben anlamadım" hangi şura" dedim, illaa adamla göz teması kurucam yaa!! Ama adam ısrarla yüzüme bakmadı, yalandan "şura" dedi ve kesti. Ben büfenin önünden ayrılırken "o beş milyonluk daha geçiyor" dedim. Çünkü verdiğim eski beşliklere bozuldu diye düşündüm. Belki de saçım başım açık, koca kıçım ortada, saçlar da kısa ona bozuldu . Haa bi de akbilim takılı olduğu anahtarlık, ŞArk Han'dan aldığım tahtadan, fare şeklinde bi düdüktü ondan mı beni ciddiye almadı diye de düşünmeden edemedim.
Anlamadığım yol tarifine doğru bodoslama yollandım, içimden dışımdan "zikim hepinizi, insan kalmamış bu şehirde, hepiniz acımasız olmuşsunuz ...mınıza goyimmm" diye diye yolun sonuna geldim. Baktım önümde bi zabıta büfesi. Akıllılık edip bi zabıtaya sordum. Saolsun o benimle güler yüzlü bi şekilde ilgilendi. Biraz daha yürüyüp gideceğim yeri buldum. İşimi kısmen halletmişken öğle tatili saati olmuştu. Karnım da fena acıkmıştı. Cebimde sadece yapacağım iş için gerekli para, bir on lira ve bi de dolu akbilim vardı. Cebim de kapalıydı. Moralimi düzeltsin diye ÖB yi bile arayamadım. Yağmur da iyice azıtmıştı. Bi an sokakta kimse kalmamıştı. O koca yaya yolu birden veba salgınına tutulmuş gibi oldu. Ben de kendimi bi yemek şeyine attım, orda cebimdeki son parayla bi şeyler yiyip, yağmurun hafiflemesini bekledim. Sonra ikinci hedefime doğru yol aldım. Ulan zikicem bu rüzgarı da diyerek kulağıma giren sancıyı geçrimek için elim kulağımda bi şapkacı aradım ama bulamadım. Neyse yine E5 kenarından yeni istikametime doğru yol alırken, donuma kadar ıslandım, sonra binaya vardığımda beni en az 70 kişilik bir kuyruğun beklediğini görünce iyice yıldım. Ama ne çare, el mecbur. Sonra bi saat 45 dakka sonra bana sıra gelmek üzreyken, dilenci kılıklı bir kız , rica minnet bizden sıramızı istedi. Kimse kızın yüzüne bile bakmıyordu. Ben sadece olmaz dedim dedim. Kız bu sefer bana çalışmaya başladı. "ya taa Silivri'den geldim, Beyazıt'a yetişmem lazım, N'olur, bekliyorum bekliyorum sıra gelmiyor" diye tekrarlayıp durdu. En sonunda ben de nasıl çirkefleştim bilmiyorum ama , parasızlık,ıslak ve perişanlık ve üstüne bir saat 45 dakka beklemek ve bu dilenci kılıklı tipin beni zorlaması çiledençıktımı artık. Ben kızı iyi bi malamat ettim. etrafımdakiler de benden taraf oldular allahtan. Kız da kös kös sırasına geri döndü.
Bu olaydan biraz sonra kendime yabancılaştım. Yaa ben n'aptım öyle. Ben de burdaki insanlar gibi acımasız olmaya başladım diye düşündüm. Ankara'da ya da İzmir'de olsaydım hiç böyle yapar mıydım diye düşündüm. Sonra iyice üzüldüm yaptığıma, Aynen sinirlenince ağzından ateş tüküren birine dönüşmüştüm. Ama hakıl ama haksız. Gerçi bu hafta çok büyük haksızlıklara ve hayal kırıklıklarına uğramama rağmen sesimi çok yükseltmemenin vicdan azabını yaşarken, ÖB 'nin tesellileriyle avunmuştum ama içimdeki volkan sönmemişti ve ben de insan ırkına karşı olan kızgınlığımı bu kızda ateşleyivermiştim. Gerçi bu kıza da ben öyle davramasaydım, orda bekleyen onca insana haksızlık yapıp, duygu sömürüsüyle işine hemen halledip gidecekti. EN nefret ettiğim şey haksızlığa uğramak olduğundan buna tepki vermiştim. Gerçi biraz ateşli
olmuştu.

resim şurdan dragons by =
neokiva

0 comments: