RSS

Güzel Bir gün!!!

Bu hafta sonu ÖB ve ben biraz rahatlamak ve kafamızdakileri bi kenara atmak,
sevdiklerimizden ayrı olmanın burukluğundan bi nebze olsun uzaklaşmak,
stressli işimizden ve yaşantımızdan bir gün çalmak üzre,
Cumartesi Eminönü'ne gittik. Amacımız kahvaltıyı dışarda yapmaktı. O yüzden aç aç çıktık yola;
Malum yolumuz uzun ama biz bunu hesaba katmadığımız için, içimiz kıyıla kıyıla, çift katlı, ardından Çapa'da inip, tramway , sonra kalabalığa diklemesine bir dalış ve hooop İstanbul Cafe.

SH'nin kulakları çınlasın çünkü en olmadık zamanlarda Eminönü'nde buluşup,oraya giderdik. Öyle ki ben taaa Ankara'dan bi günlüğüne bile olan gelip gitmelerimdeki SH ile gezip tozmalarımıza mutlaka dahil edilen bir yerdi. Ve her zaman SH ile aramızda şöyle bir diyalog geçerdi: "ya aslında bir tane tost söyleyelim iki tane çok geliyoo diye" anlaşıp oraya vardığımızda "ya aslında birer tane de yiyebiliriz" dediğimiz ve yedikten sonra da pişmanlıklar içinde "keşke bi taneyi paylaşsaydık" diye hayıflandığımız, en taze ve en ucuz meyve sularını hüpürdetip, ardından çaylar, kaveler eşliğinde dedikodularımızla bu eski hamam binasını çınlattığımız bu yer SH'le ikimizin gizli mekanıydı adeta. Eminönü'nün o kalabalık ve gürültülü ortamında dolaşırken adeta o keşmekeş dalgasının bizi oraya doğru yuvarladığı hissiyle çabucak oraya koşup , yiyip içip, laflayıp; adeta formulaya katılıp da "pit stop" da duraklayıp tekrar yarışa dönen schumacher edasıyla kendimizi cafeden dışarı kalabalık seline bırakmak için ilk geldiğimiz dakikaların aksine, alelacele hesabı ödediğimiz gizli yerimizdi burası.
Süper bi ekmeğe (adını şu an hatırlamıyorum ekmeğin) istediğiniz malzemeyi koyup, ister sıcak ister doğuk servis edilen bu cafede , taze meyve suları da çok ucuz ve lezzetli. Ayrıca nargile de höpürdetilebiliyor. Mekan beş yüz yıllık tarihi bir hamam aslında. Tam olarak eminönünde değil de Tahtakale'ye doğru, zaten adı da "Tahtakale Hamamı", bir Mimar Sinan eseri. Restore edilip, bir kısmını cafe diğer tarafları da çeşitli dükkanlara kiraya verilmiş. Ama insanı çok rahatlatan bi mekan. Her çeşit insan geliyor buraya, bi bakıyorsun bir yanda elinde içi hınca hınç doldurulmuş kocaman siyah poşetlerle soluklanmak, bi çay içmek için duraklayan esnaf tipli adamlar, bir yanda birer cigara yakıp türk kahvelerini höpürdet ev kadını tipli teyzeler,üst katlarda tenha köşelerde gizlenmiş sevgililer, ara sıra turist tipler, bi de bizim gibi sıradan ama kafası fena karışık tipler, işte çeşit bol ama kimsenin kimsye zararı yok, korkunç ve yıpratıcı hayatta nefes alabilmek için soluklanmaya gelen tipler.
İşte ben de Sevgilimi buraya kahvaltıya getirdim. zira İstanbul'a geldik geleli Avcılar- Beylikdüzü arası gidip gelmesi ve üst üste sıkıntılı günler yaşaması, ayrıca işteki stresi ve bazı haftasonlarını da çalışarak geçirmesini de eklersek, boğuldu boğulacaktı.
Gerçi kahvaltıya diye gelmiştik ama saat çoktan 12.00 olmuştu bile. Hemen tostlarımızı ve taze meyve sularımızı söyledik. Çabucak geldiler ve hemen mideye indiler. Biraz fotoğraf çektik, biraz dertleştik. Uzun zamandır hiç başbaşa kalmamışız ve konuşmamışız onu farkettik. Kişisel dertlerimizden bahsettik birbirimize, sanki uzun süredir ayrıymışız gibi, birbirimzin sözünü kesmeden, merakla dinledik birbirimizi, sigaralar, çaylar götürdük bu soluksuz sohbetimizde. Sonra sanki ÖB'nin beni İstanbul'a ziyarete geldiği zamanlardaki gibi bir duygu eşliğinde "hadi Eminönü yapalım, ardından SultanAhmet, Ayasofya'ya gideriz, nasılolsa müze kartımız var diye çıktık cafeden.
Akşam olmaya başladığında artık yorulmuştuk yürümekten ve yediğimiz tostların etkisi çoktan geçmiş ve yine içimiz açlıktan kıyılmaya başlamıştı. Eskiden ÖB İst.e geldiğinde kaldığımız otelin önünden geçerken bir an bir çılgınlık yapıp bir oda mı tutsak diye geçirip sonra gülümsyerek birbirimize "hadi evimize gidelim" dedik. Bu arada karaköyde, ekmek arası balık olayına girmeyi de ihmal etmedik.
Eve geldiğimizde saat 21.00 olmuştu. Zamanımızın çoğunu yollarda geçirmiştik ama yine de çok güzel bir gün geçirdik, hasret giderdik. Kimbilir bir daha ne zaman böyle bişi olur:)!!!! Kimbilir!!!!!
NOT: Fotoğraf aradım ama bulamadım. Bir dahaki sefere kendim bizzat fotosunu çekicem mekanın ve o güzel tostlarının!

0 comments: