RSS

Seni Gidi Amcık ağızlı Seni!!!!!!

Uyarı: biraz uzun bi yazı olmuş, sonradan farkettim. Anca rahatlamışım, bu da kişisel kusmuklarımdan bir demettir.

Geçenlerde SH ile olan buluşmamızda, Ankara mecaramı anlatırken, akrabalardan(daha doğrusu dedemin akrabaları sayılır) bir tanesinin özellikle evine gidip, düzgünce kapısını çalıp, bi dakka gelsene diiip, apartmana çekip, suratına, apartmanda büyük bir yankı yapacak kadar sesli bir osmanlı tokadı çakıp ki karşımdaki dişi olduğundan,( hani erkek olsa suratının ortasına bir yumruk yemesi daha münasip olur tabiii) sonra da bütün komşularına kapıyı açtıracak şekilde ulan ...mcık ağızlı , ...rospuuuu, senin o verdiğin 100 yetaleyi senin kıçına sokarım layn, benden, dedemden, anamdan ve en büyük teyzemden uzak durcaksın diyip, saçından tutuğum gibi, arkasını çevirip, o koca, yemiş de sıçamamış, domuz götü gibi kıçına da okkalı bir tekme atıp, yere serip, ulan ...mcık ağızlı ben gidene kadar kalkma yerden diyip çekip giderken, bir an geri dönüp, ulan ..mcık ağızlı şimdi al sana şahane bi dedikodu malzemesi, balladıra ballandıra yaşadığın sürece yap dedikodunu hahahahah... demek ve yeni taşındığı sosyete semtindeki komşularına bir güzel rezil etmek istediğimi anlatırken, SH korkuyla "DŞ sen de bazen çok cadı oluyorsun, ne kadar kavgacısın" dedi. Ben de "ama yapamadım ki, fantaziden öte gidemedi, değil evini cep numarasını bile bilmiyorum, dayımı aradım açmadı, teyzeme o kadar baskı yaptım, vermedi cebini, annem uyma, ağzına yazık dedi falan filan yani içimde ukte kaldı gitti" dedim. Sonra olayı dinleyince onun da ağzı açık kaldı. karikatür şurdan

Şİmdi bizim Hüsyin çavuş ilk hastalandığında 6 ay önce kadar, bir ay hastanede yattık beraberce, annem, büyük teyzem ve ben; sonra dedem iyileşti ama özel bakıma gerek duyuldu. Evde hemşire tutmak gerekir denildi. Bu arada diğer çocukları , gelinleri, torunları, el gibi geçmiş olsun dediler ve gittiler. Ben ve sevgilim ÖB uzun ve yıpratıcı arayışlardan sonra dedeme süper bir bakımevi bulduk, sonra herkese teyzem aracılığıyla haber verildi, herkes bu yerin çok pahalı olduğunda hemfikir oldu ama bu arada herkes ortada yok, para da yok ama sesler eko şeklinde bana ulaşıyordu. Neyse ben kimseyi dinlemedim, dedeme en uygun yerin burası olduğuna karar verdim, gerekirse tek başıma bu parayı ödeyeceğimi söyledim (nasıl bilmiyorum ama) ve dedem oraya yerleşti.

Şİmdi bu akrabalar içinde en büyük dayı, zaten babasıyla hiç ilgilenmez ve ilgilenmek istemediğini de açık seçik ifade ederdi ki bence açık olmak takdir edilecek bi şeydir.Ama buna rağmen üç kuruşluk maaşından her ay 100 lirayı da hesaba hiç sevmediği babası için yatırır hale gelmesi de ayrı bir takdir konusudur. Diğere çocuklardan bi kısmı her ay veribildiklerini, düzenli olmasa da vermeye çalıştılar. Ama bi tanesi varki evlere şenlik; Ortanca dayı ama bu dayının esamesi yok, kendini içkiye vurmuş, yıllardır evli kaldığı avratla hayatı yaşanılabilir kılmanın en güzel yolunu bulmuş zavallım. O yüzden onun da cezai ehliyeti yok sayılsa yeridir. Amma velakin bu dayı ortada olmamasına rağmen , bu dayının parayla oynamaktan sıkılmış, cahil, sonradan görme bir avradı var ki evlere şenlik aaa dostlar.Bu şenlik aracı yaratık sürekli söylenmeyen şeyleri kafasında kurup, ordan oraya taşıyıp, sülalede herkesi birbirine düşürüyor ve bunu evlendiği günden beri durmaksızın ve bıkmaksızın yapıyor. Hatta kimse onu artık ciddiye almayıp ,ilgilenmeyince daha da kudurup, eline bi çomak alıp, arı kovanını kurcalayan bir ahmak haline bile dönüşüyor.

İşte bu kadını ben hiç tanımıyormuşum, ben bunu ortanca dayının karısı bilmem ne yenge, yeni adıyla amcık ağızlı olarak biliyomuşum hahahaha...!!!Bunun nedeni bizim evde de sevilmediği için, onun adı , ortalığı ne kadar sallarsa sallasın hiç anılmadığından, bize bi şey çaktırılmadığındanmış.

Şimdi dedem yeni yerinde, mutlu, kilo almış , temiz pak, hemşiresiydi, doktoruydu, 24 saat bakım içinde yaşarken birden sarılık oluyor ve Ankara'dan bakımevi beni arıyor zira orda dedeyle ilgilenen teyze; yaşlı, yanlış anlar kadına bi şey olur diye direkt aranmıyor. Neyse ben kalkıp gidiyorum, annem geliyor, bir de beter bi teyze var onun ortanca kızı insafa gelip bize yardım ediyor, biz 18 gün kadar dedeyle hastanede yatıp kalkıyoruz, tedavi ettirmeye çalışıyoruz. Yine diğerleri ortada yok, ama bu en yaşlı teyze arayıp herkese haber veriyor, saflıktan. Tabi yine kimse yok ortada.
Sonra birden bu ..mcık ağızlı ortaya çıkıyor. Merak ediyor yaa. Kim ilgileniyor dedeyle, parayı kim veriyor, nerde tedavi oluyor , bu işten bi dedikodu çıkar mı, birilerini kışkırtabilir mi, kime sataşabilir, kimi kime düşürebilir falan filan sebeplerden bilgi edinmek için bakımevinin telefonunu bulup, arıyor ki, bir kere bile dedem orda kalırken nassın diye araramıştır bir kere ziyarete gelmemiştir.Ordaki hemşireleri sorularıyla bunaltıyor ve bana şikayet ediliyor bu . Sonra ben de telefonda bilgi verimesini, dedemin ordaki vasisi olarak yasaklıyorum ve bi şey öğrenmek istiyorlarsa benim cebimi vermelerini söylüyorum ki herkes benim cebimi ezbere biliyor bu evrimini tamamlayamamış sülalede. Ordaki yetkililer de aynen böyle yapıyorlar ama bu iyice kuduruyor, nasıl olurmuş da, bi torun buna karar verirmiş de, o zaman oranın parasını da o torun ödeseymiş de falan filan , ağzına geleni sayıp, kapatıyor bakımevindekilere, sonra hızını alamıyor en büyük teyzeyi arıyor ona da sayıp döküyor ama bi tek beni aramıyor hayret!!
Sonra ben ödeme makbuzlarına bakıyorum, 6 ayda sadece iki yüz küsur para odemiş ödememiş olduğunu görüyorum. Aslında mecbur olmadığını düşündüğümden ve dedeme ve kimseye sevgi beslemediğinden, buna gerek olmadığını düşüyordum ben hep, Hatta teyzeme kimseyi arayıp para istememesini, kimseyle muhatap olmamasını, herkesin Hüseyin Çavuş'un nerde olduğunu bildiğini ve isteyenin istediği şekilde ilgilenebileceğini söyleyip duruyordum ki hala öyle düşünüyorum.
Ama şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu canım!!! Hem sen ilgilenme hiç bi şeyle, hem de sorunları çözmeye çalışanları sabote etmeye uğraş olmadı enerjilerini başka yöne çekmek için elinden geleni yap.
Aslında bir gün karşıma çıkarsa bunları yüzüne söylemek isterim ama annemin tezine göre bir tavşan kadar da korkak olduğundan, hayatta benim karşıma çıkmazmış. O yüzden annem bana söz verdirtti, karşıma çıkmadığı sürece muhatap olmamam konusunda hatta çıksa bile!!!

Aslında bende daha ne küfürler var. Öyle sokak ağzı it kopuk küfürleri de diil haaaa!!! Taaa biz çocukken en küçük dayı, bizi karşısına dizer, hepimize ayrı küfürler ezberletirdi sonra da musamerede şiir okuyan çocuklar gibi sırayla söylettirirdi ama ne küfürler, küfür diil tekerleme sanki. İşte o gündür bu gündür, ağzı bozuk biri oldum çıktım. İyiki de oluşum. Küfür etmeyi beceremeseydim,bu sinir patlamalarıyla nasıl bir şey olurdum bilmiyorum!!!!!
Şİmdi bu satırlarımı okuyan Antalya pilicim ZÜ yine kızacak bana" yine erkeklerin kadınları aşağılamak için söyledikleri küfürleri ediyorsun" diyecek ama n'apimm yaaa dünya böyle, küfürler her dilde, her kültürde böyle, farklı küfür var da ben mi etmiyorum Hahahah...!!!!
BU arada bu ...mcık ağızlı küfrüne de sanırım bu aralar takıldım, önceden sadece ...mın koyim diyordum ......

0 comments: