RSS

Bir pazar sabahı!!

Günlerdir bizim atölye arkadaşımız G. hanımefendi, dolapderede sabah altıda kurulan eskici pazarından bahsediyordu. Kendisi bi ara gitmişmiş fakat bişi bulamamışmış, sonra da ordaki ahaliye sormuşmuş; "eee hani bütün sosyete burdaydı, bişi yokki burda??" diye , ahali de "apla sen geç kaldın saat olmuş on, bi şey bulamazsın bu saatte, sabah altıda kurulur bu pazar, en iyi mallar da biter bi hamlede" demişmiş. İŞte bunun üstüne biz de atölyecek, Pazar sabahı için sözleştik. Sabah G. hanımefendi taaaaa Koşuyolundan arabayla gelecek, Merter'den MK'yi sonra Beyliğin düzünden beni alıp, Dolapdere'ye gideceğiz. Ben hemen atladım bu olaya amma, sonradan düşününce ulan pazar pazar, uykumun en güzel yerinde, kalkıp çöp pazarına gidicem diye düşününce, pek de cazip gelmedi.
Akşam evde bi yandan, çamaşır bi yanda bulaşık makinesi çalışırken, ben de bi yandan yemek yapıyorum, ara sıra bizim Fatma Girik'i yokluyorum ki zaten saat başı DŞEeeeeeee diye sesleniyor, bi üşüdüm diyor bi terliyor, ha bire çamaşır değiştiryoruz, Bİ FG'yi soyuyorum bi ÖB'yi, malum hava sıcak, bu ikisi ha bire su içinde kalıyorlar. Bi yandan da alllam bu G.
uyuyakalsa da ben de evdeki bu koşuşturmacadan arta kalan zamanımda bi güzel uyusam diye geçiriyorum. Ama nerdeeeee, bizimkiler saat 05:20 civarında beni arayıp, hazırlan diye arayınca, uyku sersemi, telefondaki komuta uyup giyinip çıktım evden. Hava da kapalı, sanki yağmur yağacak. Neyse bizim çılgınları görünce uykum da açıldı. Gerçi bi ara G. hanımefendi otomobilini arkaya doğru sürerken, elini geriye, öndeki koltuğun arkasına doğru atınca, arka koltukta orta yerde oturan bendeniz bi an farkında olmadan başımı , yumuşak koluna bırakmadım diil ama hemen toparladım kendimi.
Şakalar komiklikler içinde önce karaköy'deki Arap camii'ne uğrayıp ordan da çerçöp pazarına gittik. Bildiğimiz geri dönüşüm çöplerini toplayan , vatana millete, doğaya hayırlı bi iş yapan ahaliydi burdaki pazarcılar; o kocaman, elle çektikleri çöp arabalarını çoktan boşaltmışlardı. Hepsi uyumadan gelmişlerdi belli. Bi iki tane teyze, bavullardaki eşyaları boşaltıyordu, belki onlar evden gelmiş olabilirlerdir.
Başladık dolanmaya. Beni her zamanki gibi bi kaşıntı tuttu. Psikoljik işte, bi şeyin pis olduğunu düşününce kaşınmaya başlıyorum. Üstelik bu kaşıntı ensemde ve sırtımda başlayıp, kollarımda ve sonra her yerimde devam ediyor. Bizim kızlar bi iki tahta kutu, bi iki şövale aldılar, zaten kayda değer bi şey de yoktu, bildiğimi çerçöptü işte. Ben de dijital bi fot. makinasına baktım. Çok temizdi. Aldım elime kurcaladım. Bi yerden araklandığı belliydi ama uzun zamandır satamadığı da belliydi. Çünkü 3milyon pikseldi alet ama olympustu. Amca 120 tl istedi. Ben de bıraktım. Zaten cebimde o an simit alcak param bile yoktu. Sonra amca bana daldı, almıcan ne kurcalıyon, ben de aşağı kalmadım tabii, bakmak parayla mı alla alla derken bizim diyolog atışmaya dönüştü. Neyse sonra ayrıldık ordan. Bİraz daha dolanıp, benim, yok acıktım, yok kaşınıyorum gibi mızmızlıklarımın sonunda Dolmabahçe sarayının yanındaki, denize nazır çaycıda kahvaltıyla son buldu çöp pazarı maceramız. Sonra bizim kızlar Bizim Fatma Girik'i merak ettiler. Beni eve bırakma bahanesiyle, Fatma Girik'le bi iki saat geçirdiler. Hatta bize "siz gidin ÖB ile biraz dolaşın biz FG'ye bakarız" dediler ama bizim rahat edemeyeceğimizi anlayınca ısrardan vazgeçtiler. Tabi bu teklif bizim için kabul edilir olmasa da, arkadaşlarımın bu ince davranışı hem ÖB'yi hem de beni çok duygulandırdı. Hayatta empati kurabilen arkadaşlarımın olması, beni içsel olarak biraz daha insanileştirdi.
Ve bir pazar günü de böyle geldi geçti. Bu pazar da bizim kızlar Bursa semalarında bensiz seğirtmekteler, gerçi bana da kızgınlar accık, onlarla bi gece Bursa'ya gelmeyi kabul etmediğim için ama, olsun, her ne kadar MK halis muhlis Bursalı olsa da , keşif gezisine gönderdim sayıyorum onları, Burdaki sorumluluklarım azalınca, kafam rahatlayınca onlarla fizana bile gidiceemmmm.....

0 comments: