RSS

Yağmurdan Kaç, Doluya Tutul, seni salak!!!

Bundan aylar aylar önce, bi fotoğraf albümü yapabilmek için ciltçilik kursuna yazılmıştım. Fotoğraf albümlerimi süper yapar hale gelmem bi yana heyecanla bi sürü geleneksel el işleri öğrendim, sonra teker teker uygulamaya başladım ve baktım ki elim de işliyor gözüm kadar. Sonra yavaştan çevrem değişmeye başladı. Artık geleneksel sanatçılarla daha fazla zaman geçirmeye başlayıp, bu arada bizim "fotoğraf sanatçılarını", "çağdaş sanat uygulayıcılarını" bi kenara bıraktım ve hatta işi gücü, fotoğrafı, yapacağım fotoğraf albümlerini de bıraktım. Ara sıra da "ulan ne güzel, bu geleneksel sanatlarla uğraşanlarda daha insancıl bi yan var, hiç dalevere, kıskançlık, fikir çalma, entrika, adam kayırma falan olmuyor" diye düşünüp, şimdiye kadar bu işlerle niye ilginmedim diye kendime kızıp durdum.
Fakat hüsran yaşamam yakınmış, çünkü kazın ayağı öyle değilmiş, onların da içlerinde biraz zaman geçirip, onlarla yaşayınca gerçekler, yalanlar, adam kayırmalar, dedikodular, hazımsızlıklar bizim sektörü de sollamış, hatta makas atıp geçmiş meğer. N'olcek sandım ki, İnsanoğlu sanki geleneksel işler yapınca egolarından mı arınacaktı ya da allah korkusuyla ahlaklı olmak zorunda mı hissedecekti kendini; öyle olsaydı, o zaman da zaten insan olmaktan öteye geçerdi, nirvana'ya yakın bi yerde olurdu.
Benim bu aralar en büyük hayal kırıklığım budur, gerçi bilmediğim bi kulvardaki acemiliğim desem daha doğru olur. Ya da yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşum da yeni haberim olmuş salaklığımdan mı desem, ne desem, A mı desem, B mi desem, C mi desem desem...??:)
Yine de her şeye rağmen hayatıma giren bi iki insan evladı için yaşamaya değer bi tecrübeymiş desem de, sıfatımın önüne şanslı kelimesini koyarak kendime "şanslı bi salak" mı desem...

0 comments: