Bunu dinliyorum kaç günlerdir. Ben ilkokula giderken, trt'de gösterilen MFÖ konserlerini dedemin kasetçalarını kullanarak kaydetmeye çalışırdım, tabi o zamanlar kablo yok bağlantı yok, koyardım boş kaseti, açardım tv'nin sesini, sonra record tuşuna basıp nefes bile almadan kaydolmasını beklerdim, o an kulağımızla duyduğumuz her ses de o şarkılarla birlikte kasete kaydolurdu ve bu yüzden sürekli herkesi azarlardım, ses çıkarıyorlar diye, özellikle anneannem çok çekmiştir benden, hiç bi şey yapmasa, illa bi ses çıkartacak bi şey başına gelirdi, ben kıyameti koparırdım, sonra "yavrum ben yapmadım"diye yeminler ederdi, o zaman ben kendimi yerlere atar tepine tepine ağlayarak yaa sussana anneanne yaa, hep senin sesin kaydoldu şimdi diye ortalığı karıştırırdım, sonra dedem gelir beni yerden kaldırıp teselli ederdi. Anneanemi fırçalardı. Ama anneannem yine bana hiç küsmezdi, yine gelip sarılır, öperdi, tüm hırçınlığıma rağmen. Şimdilerde aklıma geldikçe üzülüyorum keşke anneanneme böyle davranmasaydım diyorum, nerden bilirdim ki, bir gün internet denen zavazingodan istediğim zaman bunları dinleyebileceğimi.....
Biraz önce şahane bi kahvaltı ettim amma lakin simitsiz geçen kahvaltıya kahvaltı der miyim ben(?) Demesem ne fayda, sanki hayatımda bi simit eksikmiş gibi davranmam da benim zavallılığım işte.
Şu an simitsiz kahvaltı ediyor olmam'(dan geldiğim nokta da içler acısı tabi), istediğim hayatı yaşayamamam, hep ofsayt pozisyonlarda olmamın tek suçlusu dedemdir. dedem bana savaşmayı öğretmedi ki, hep "sulh içinde olun yavrum, kötülük edene siz iyilik edin yavrum, zalim olmayın yavrum" diye diye beynimizi sikti. Şİmdi de savaşmayı bilmeyen, hayata karşı taktik geliştiremeyen, planlı davranamayan bi aptala döndüm. Tabi dedem nerden bilebilirdi ki, insanoğlunun da gelişip, değişmeye devam edeceğini, daha da şeytanlaşacağını, onun bildiği tek savaş kurtuluş savaşıydı.
Ama en azından bunu farketmiş olmam da benim gibi bi mal için bi gelişme. Şİmdilerde, zalim olmamak adına ki n'apalım böyle büyütüldük, bazı şeylerin asgaride halledilmesini beklemeyecek kadar aceleci olmadan ki bunca zaman beklemişim, doğduğum ülkeye gitme ve bi süre orda yaşama planları içindeyim. Hayatıma bi reset atıp, yeni programlar yükleyip, bi birey olup kendi hayatımı kurmadan da ordan dönmemeyi kendimin borç hanesine yazdım bile, tabi hayat bana daha yaşayacak zaman verdiyse, bunu başardığımda, yani doğduğum yerde sabah için alıştığım simitleri bulamayacağıma eminim ama yerine başka bi şey mutlaka bulacağım, hayatımın başladığı noktaya geri dönmek şu anki pozisyonumda bile içimde bi kıpırtı oluşturmaya yetiyoru.
Kendime o kadar boş verdim ki, gece gece eve gelip dünyanın yemeğini yedim, üstüne bi saat pacman oyunu oynayıp zamanımın amına koydum, şimdi de dişlerimi fırçalamadan uykuya vermek üzereyim kendimi, öyle ki, lap topu bile ÖB'nin yattığı tarafa iteleyivereceğim. hatta şimdi aklıma gelen, şu sıralar yıkama işlemi bitmesi kuvvetle muhtemel olan bulaşık zavazingosunu kapatmaya bile gitmeyecek ve sabaha kadar o kırmızı düğmesinin yanmasına izin vereceğim lakin gece bi kaç kere kalmak artık elzem olduğundan aklıma gelen ilk gece kalkışında kırmızı düğmeyi kapatırım herhal neyse ben uykuya gider.......
Yıllardır geçen günlerimize ağladık, boşa çektiğimiz küreklere, emeklerimizin kül oluşuna, hayatta bir sokak kedisi kadar kimsesiz olduğumuzu hissetmemize falan filan.... Kaç gündür bu meseleleri düşünüyorum, etrafıma bakıyorum, arkadaşlarıma bakıyorum, hepsinin en az bizim kadar yalnız olduklarını görüyorum. Hayatta vicdan sahibi olmanın ne kadar büyük erdem olduğunu anlıyorum. hayatın kendisi vicdansızken, merhametsizken, insanlardan bunu beklemek büyük bir iş olur diye düşünüyorum. Herkes büyük bir varolma yarışı içindeyken, sadece kendini düşünürken, bencil bir insana dönüşüyor. Bizim Fatma Girik'i düşünüyorum mesela, o bu hayattaki en yalnız bırakılmış insanken, merhametli ve vicdan sahibi ÖB hayatına katılıyor, ve bu kimsesizliğinden kurtuluyor. Şİmdilerde ise ben de ÖB'ye eşlik ediyorum. Bu dünyadaki en zor hayatı yaşıyor olabiliriz ki bu da göreceli bir duygu olabilir. Bu sabah, kendimizi gerçekten çok yalnız hissederken, birden umutlanıyorum, düşünmeye başlıyorum, Zekamız ve insancıl duygularımız sayesinde, ve biraz da kendimize olan özgüvenimizin eşliğinde, Aslında Hiç bir zaman bizimle olmak istemeyen, ve bizimle iyi kötü şeyler paylaşmak istemeyen kimselerden, medet ummaktan vazgeçmemiz gerektiği kanısına varıyorum. Çünkü aslında ben yalnız değilim, ÖB yalnız değil, Bizim Fatma Girik yalnız değil. Kendimizi yalnız olarak addetmek, kendimiz küçümsemek, hakkettiğimiz değeri, kendimize yakıştıramamak ve şimdiye kadar yaptıklarımızı küçümsemek olur diye hissediyorum. O yüzden benim hala umudum var, Bazen yorgunluktan, gösterdiğimiz insanüstü çabadan, umutsuzluğa kapılıyoruz, sonra hırçınlaşıp, sağa sola saldırıyoruz, başkalarından yardım eli bekliyoruz, beklentilerimiz karşılanmayınca da, daha da saldırgan oluyoruz, kendimizi daha da yıpratıyoruz. Halbuki kimseden bi beklentimiz olmamalı, kimseyi sahiplendiğimiz dertlerimizi paylaşmaya zorlamamalıyız, bu davranış da en az hayatta yalnız bırakılmak kadar bencil ve merhametsiz, faşist bir tavır olur ki bu da gerçekten bizim kendimizle çelişmemize sebep olur. Bu sabah büyük bir umutla uyandım. Zihnim bütün saçmalıklardan arınmıştı, belki deliksiz bir uyku çekmenin sayesinde kendimi güçlü , mutlu ve umutlu hissiyorum. artık yaşamaya devam diyorum, kızgınlıkları ve gereksiz her şeyi bi arkada bırakmak gerek diyorum..... hadi bakalım....:))))
Saat şu an tam olarak 00.46 aslında eski saate göre 01.46 ve bendeniz şaşılacak derecede uykusuzluk çekiyorum. Bir yandan da sol omzum sırtıma kadar tutulmuş vaziyette acılar içindeyim, uyusam unutacağım acımı ama uyku yok, kronikleşmiş bir tutukluk var onun yerine.
Eskiden uykusuz gecelerin ilaç programı diye tv şeysi vardı artık şimdilerde onlardan da yok, ya da var da artık bana ilaç gelmiyor. Beni ancak uykusuz gecelerin ilaç blogları kurtarır diye düşünüyorum ve biraz önce bu kaydı yazmazdan önce yaptığım gibi, "next blog" diyorum, gerçi o iş de beni bu kayda sürükledi ama olsun.Hadi ben kaldığım yerden devam edeyim ilaç bloglar gezime...
İhanetin terimi: Öp ve Anlat
-
1970’lerde glam rock’ın gaza getirdiği heyecanlı eleştirmenlerin, şarkı
sözlerini edebiyat saydığı Bryan Ferry “Kiss & Tell” adlı şarkısını kimin
için ya...
Aşkın kanununu yeniden yazanlar
-
Herkesin kendine odaklandığı bir çağda “ötekine” emek vermeye herkesin
harcı değil. Yeni nesil ilişkiler kusursuz algoritmalara emanet.
French Chic Home Accessories by Sezane
-
Sezane is one of my favorite shops to go to for fashion items but this
French brand also has a stunning selection of items for your home. They
just launche...
Tabakhaneye bok yetiştirmek
-
*Bugün başvuran 77 yaşındaki bir sayacıya (Ayakkabının üst derisini yapan
ustaya)*
*"Tabak sevdiği deriyi yerden yere vururmuş lafı doğru mu?" diye sord...
“Yazan-Çizen LATİF DEMİRCİ” açıldı.
-
Kendine özgü mizah anlayışı ve yarattığı unutulmaz karakterler ile
milyonların kalbini kazanan Latif Demirci’nin sanat hayatına eşlik etmeye
davetlisin...
Bruschetta (İtalyanların Meşhur Başlangıç Yemeği)
-
*Hayatımda bu kadar az malzemeyle bu kadar lezzetli bir başlangıç
yememiştim. İtalyanların başlangıç yemeği olan bruschetta (bruşetta) soğuk
servis edil...
Kimin sesi?
-
Bayram ziyareti için yanıma gelen teyzemler arkadaşlarını ziyarete gidince
ben de kendimi ilk iş İstiklal'e attım. Türkiye'de görünmez olmak için en
iyi şe...
The Best Oval Face Male Hairstyles For
-
*Title:* The Best Oval Face Male Hairstyles
*Introduction:*
Do you have an oval face? If so, you're in luck! Oval faces are considered
to be the most sy...
Happy Weekend + Links!
-
Hey friends and happy weekend! Hope your start to December is going well.
Just popping in here on the old blog to catch up with any followers that
are ...
-
*OLMAK YA DA OLMAMAK*
Şu dünyaya kazık çakamadığımız gibi “Bir dikili ağacımız olsun,” diye nasıl
da uğraşıp duruyoruz. Herkese bir ev, her eve bir ar...
Hand-Quilted Coasters
-
Get ready for those shorter days and cooler nights by adding a little
warmth and color to your home or next gathering. We partnered with Fiskars
to use the...
Emma Kohlmann x Salter House
-
This delightful pastry brush was hand burned by artist Emma Kohlmann, one
of twelve designs for Salter House. I love the poetic approach to process
on th...
Zakka from the Heart
-
Fırsat bu fırsat dedim, şöyle kısacık uğrayayım bloğuma, bakalım hala
hatırlıyor muyum bir post nasıl hazırlanıyor, nasıl yayınlanıyor…
Bu kadar mı kopa...
50ymiş… öyleymiş…
-
50 yaş… Yarım asırdır, bir bahane bulup da ertelediklerini hatırlamakmış.
Daha ne kadar zamanımız kaldığını bilmemekten değil… İşin özünde, arzu
ettiklerin...
Wonton & Dumpling Workshop
-
It’s been a month since the luncheonette has opened, and I’m pleased to
announce that I’ll be holding a Wonton & Dumpling Workshop this Saturday,
Decem...
necefli maşrapa
-
Bir önceki yazımın hemen ertesi günü, bu blogun 10. yaşıydı. 10 YIL!
Yıllardır hep geç kutlamakla beraber, bu sefer iyice arayı açtım ve yine
bir yorumla ...
We've moved!
-
BIG NEWS EVERYONE! We're officially moving to our new online platform,
BloesemDesign.com! *throws confetti and pops champagne* It's been a long
time coming...
Viridarium Novum
-
*A Little Book of Nature*
*'New little book of flowers, in it all kinds of beautiful flowers, also
fruits and little animals, which are very useful to pai...
Se avecinan cambios · Big changes over here
-
Adriana, este mico de 9 años que ya me roba pamelas, sandalias y gafas de
sol cuando las circunstancias obligan (casi 40 grados en Madrid este finde
eran...
Ordan burdan dusunceler
-
Bugun cok tuhaf bir video seyrettim. Suudi Arabistan’da onemli oldugunu
tahmin ettigim bir imam ya da kisilik diyelim, Muhammed’in insanlarin
kalbini kirma...
-
3 Gay
*Kısa *Film!
İş hayatım o kadar yoğun ki sevgilimle zor görüşüyorum, blogu neden
boşladın diye kızmayın bana.
Üç adet pek sevdiğim gay içerikli...
Ortopedik Ağrılar
-
Eskiden hiç bir yerim ağrımazdı.
Şimdi ise spor yaparken azcık aşırıya kaçsam bir yerim ağrımaya başlıyor.
Şu yazıyı yazarken bile 6 ay önce bisikletten...
I'M BACK BİÇIZ...
-
Uzun bir ayrılıktan sonra tekrar blogda yazı yazmaya karar verdim beybs.
Bundan böyle bu köşede sizlerle sinema hakkında fikirlerimi paylaşacağım.
İlk yazı...
CENNET TASVİRİ
-
Öyle bir şiir yazdırmalısın ki bana, Aşk'a dair bilinen bütün kelimeleri
içeren.. Ama bir o kadar bilinmedik.. ''Hasret'', ''Kırgınlık'',
''Ayrılık'' kelim...
kaRa
-
Kapkara artık bu dünya bana. Yas karası... Bitmez bir siyah.
Benim annem... Yumuşacık elli, sıcacık yürekli annem...
Annem... Kuzum... Canımm...
Önce so...
"The Castle of Vooruit"
-
"The Castle of Vooruit"
The Castle of Vooruit | helium-filled balloon floating above the ground at
a height of eleven meters and diameter of eight meters...
Mamig ve Şuşanig
-
Agos, 4 Mart 2011
Türkiye’deki Ermenistanlı göçmenlerin sorunlarını konuşuyorduk geçen hafta;
özellikle de yıllardır burada yaşayan ama ebeveynleri yasal s...
-
Kaşıç planı: Ayder!!!
Çadır kuracağımız yeri belirledikten sonra arabayla gidebildiğimiz yere
kadar gittik. Fakat yollar berbattı. Galer Düzlüğü denilen yer...