RSS

Denziatı; Kordon; İzmir!!!

Hafta içi; iş güç, Fatma Girik; haftasonu; Fatma Girik, Hüseyin Çavuş, temizlik, yemek derken bütün sorumluluklarımızı yerine getirdikten sonra , kendimize de bi yarım ya da bir saat ayıralım dışarı çıkıp yürülerim dedik.

Nitekim yürürken Bahçeli'de salaş bir yer çıktı karşımıza, rock çalıyor, tahta masaları ve yüksek tabureleri var ve 50'lik fıçı 3,95ytl, cazip geldi tabiii bu İzmir Kordon'daki Denizatı'nın ilk hali gibi görünen yer ve hemen çöktük. Biralarımızı istedik yanına da Fındık. Muhabbet hemen İzmir'e kaydı tabii, mekanın Denizatı'nın ilk haliyle benzerliği sebebiyle( bir de yanda balıkçı varmış, ben de deniz kokuyo yaa burası ne tuhaf diye düşünürken farkettik haahahaha....) ; "ne içerdik ya dimi ÖB, sen İzmir'e gelirdin teleferiğe çıkardık, içerdik de içerdik, sonra kordon'a gider bizim çocuklarla cigara takılırdık, denizatında da bi çeşit cila yapıp, son vapurla karşıya, eve döner deliler gibi sevişir, gecenin bi yarısında tatlı aramaya çıkardık sokağa"diye sesli bi şekilde düşünmüşüm, ÖB de hemen " evet ya ne güzeldi o günler, benim için senin yanına gelmek çok güzeldi, çok hoşuma gidiyordu "dedi. Hemen sorgulayıcı soru geldi benden tabii bunun üzerine " Bu şehirde sürekli beraber olmamıza rağmen mutlu değiliz dimi" Dedim ve ÖB şöyle devam etti:" Aslında mutluyuz ama sen her şeyi kafana takıp, çözülmez sorunlar haline getiriyorsun, çok önemsiyorsun ve hep burdan gitmek istiyorsun" dedi. Biraz sessizlik oldu. Sonra sessizliği bozan yine ben oldum: "Evet doğru söylüyorsun, hep burdan gitmek istiyorum bu yüzden de burda bi şey yapamıyorum, bütün hayatım gitmek üzerine kurulu, burda yaşarken hep bunu hayal ederdim sonunda tam başarmıştım ki sen çıktın karşıma ve beni yine buraya sürükledin" dedim ve ikimiz de sustuk.

Bi süre yan masadaki gençlerin konuşmalarına kulak kesildik, hep arabalardan ve maçtan bahsediyorlardı, oysaki dış görünüşleri tam bir rockçı gibiydi ve sanki anarşist bir ruha sahip gibilerdi ama hiç biri ne müzikten ne de başka bi şeyden bahsediyorlardı, akılları fikirleri para, paranın satın alabileceği arabalar ve futboldu, işin garip yanı kızlar da aynı onlar gibiydi, onlar da oğlanların sohbetine bir iki şuh kahkahayla eşlik ediyorlardı. Hayal kırıklığı ve muz kabuğu eşliğinde hadi birer daha 50'lik yuvarlayalım olduk.

İkinci 50'likte uzun süre içmeyen bünyem sarhoş olmaya çoktan başlamıştı. Şu an bana tır var şoför yok deseler hiç tereddütsüz, ben kullanırım diyecek haldeydim. Bir an masadan uzaklaştım. Böyle anlarda normalde yapmak isteyip de yapamayacağım şeylere yeltenen biri olarak önce, malum kişiye tel. açıp; "sen var yaaa senn, sen benim hayatımdaki EN BÜYÜK HAYAL KIRKLIĞIMSIN, bu kadar aciz bir insan olduğunu şimdiye kadar göremediğim için sana mı kızmalıyım yoksa kendime mi bilemiyorum; şu andaki mutsuzluklarımın en büyüğü, hayatımın en büyük çözümsüzü olduğun ve hayatta en çok önem verdiğimi extra mutsuz ettiğin için azııına sıçmak, koca burnuna kafa atmak, tekme tokat dalmak istiyorum sana göt lalesi" diye bir mesaj atmak; Kardeşimi arayıp:" yaa kardeşim seni çok seviyorum, ama anlaşamıyoruz, ne zaman biraraya gelsek birbirimizi yiyoruz ama senle karekterlerimiz farklı, o yüzden n'olur bana gönül koyma, beni seni bu hayattaki her şeyden daha çok seviyorum ve çooook özlüyorum" demek; annemi arayıp: " Yaa anne seni çok özledim, cebimde 100 ytl olsa bu gece basıp sana gelmek isterim, hatta cebimde hep nakitim olsa her aklıma geldiğinde 12 saatlik yola aldırmaz gelirim" demek ve karşımda sevgilim olmasa avazım çıktığı kadar, anıra anıra başarısız hayatıma ağlamak isterdim ama bi kaç saniye sonra uzaklaştığım masaya sevgilimin koluma dokunması ve " n'oldu daldın canım " demesiyle birden dönüverdim. Ve "hiçç öyle daldım işte, saçma şeyler geçti aklımdan" diyerek ikinci bardaktaki son yudumumu da fondip yaptım.

Bi yarım saat daha burda takılıp kalktık zira daha fazla içmek beni gerçek hayattan uzaklaştıracak ve bu yüksek ve rahatsız tabureler kıçımıza daha da batacaktı. Tam kalktık yağmur yağmaya başladı, he heheh ne güzelll....

hayat güzelmiş oldum, tır verseler kullanırım ya da şu yüksek inşaatlarda kullanılan vinçlerin asarsöreleni hahahahaa.....!!!!!!

Not: Fotoğraf da şurdan. Biz denziatında biralarımız yudumlarken iri dalgalar yoldan geçen arabaları ve kaldırımda yürüyenleri ıslatır, rüzgar o dalgaları oturduğumuz yerden yüzümüze savururdu, aynı bu fotoğrafataki gibiydi. Tabi bizim ÖB'yle takıldığımız zamanlarda kordon ve denizatı çoktan şimdiki halini almıştı onu belirteyim de sonra tanıdıklar şaşırmasın dimi ahahaha......

2 comments:

Adsız dedi ki...

Bak, su rockci cocuklar bana sunu hatirlatti: Gecen gun radyoda dinliyorum. Bir heavy metal grubu, Irakli imisler. Simdi Turkiye'de, siginma filan bekliyorlarmis. Adam soruyor: savasin muziginize etkisi? Biz politik degiliz. Filozofik degiliz. Ay, biz cok depresyondayiz. Ah, vah... Galiba roportaji yapan bile, bunlarin hicbirseye ilgisi yok, sirf Irakli diye mi konusuyorum gibi bir depresyona da kendisi girdi, kisa kestiler. :oP

www.elifsavas.com/blog

arzın merkezine yolculuk dedi ki...

İŞte aynen bu hatırladığın radyo röportajının tıpkısının aynısının canlı şahidi olduk, böyle tanımsız, fikirsiz,cahil, namuhalefet bişi olmuş günümüzün rockçı çocukları, raocçıya benzer tek durumları kılıkları!!!!
Walla yazıktır, günahtır, saygısızlıktır rock efsanelerine, rock tarihine, rock müziğine...!!!