Hummalı çalışmamın ardından iki gün boşluğum var. SOnra maratona tekrar devam etmem gerekecek. Çok çalışmam lazım. Sevgilime sözüm var, çok para kazanmaya başladığımda O'nu çalıştırmıcam, evinin erkeği yapıcam, hayat zaten çok yıpratıyor onu, bi de üstüne entrikalarla dolu bi iş yaşamı iyice perişan oluyor. "Eeee ben n'apcam o zaman sıkılırım" diyor bu sözüm üstüne , ben de "heykel yaparsın, FG ile bol bol vakit geçirirsin" diyorum. Ve bol bol okur bi de, bu zorlu şartlarına rağmen kitap okumaya her zaman zaman ayırabiliyor, hayranıyım kendisinin. Şİmdi bu sıralar Marcel Proust'a sarmış durumda. Hayretler içinde Proust okuyor. Heyecanla bana anlatıyor Proust'u. Ben de merak ettim ama ben bazen bazı yazarları hiç anlayamıyorum. Satır satır da okusam anlayamıyorum işte. O zaman çok sıkılıyorum kendimden. O yüzden Proust'u çok merak etmeme rağmen şu sıralar okumaya cesaret edemiyorum. Zaten kendimden çok sıkılmış durumdayım, demoralize olmak şu an beni kötü etkiler, özellikle de kendi mesleğimde bi ivme kazanmaya başlamışken.
Proust yüzünden bi köşeye kıvrılıp, ben niye anlamıyorum, ben salağım ben salağım diye badtrip yaşamak aman tanrıııım ne korkunç bi sahne ahahahhaahah!!!!!!:)))))))))
Neyse işte aslında benim o şu an bu iki günlük boşluğumda biraz elimedeki ingilizce hikaye kitaplarıma dönmem ve geri kalan vaktimi de annemle geçirmem en hayırlısı olcek. HAdi ben kaçtım o zaman.
0 comments:
Yorum Gönder