RSS

Eski defterler açılınca.....

Yaklaşık dört gündür sevgilim şehir dışında, bi ara geldi valizini boşalttı, temiz olanlarla tekrar doldurdu ve gitti. İş seyahati diyor ben de yiyorum, şaka şaka gerçekten çok çalışıyor. Tabi ben de bu arada yalnızlıktan piskopata bağladım bile. Bi gece Selmuş'da kaldım. Sonraki günlerde evde tek başıma ki zaten bi ara on sekiz saat aralıksız uyumuşum, çok hastaydım da. Bu hastalık mevzuunu da bahane edip, atölyeye gitmeyi bırak, ekmek almak için bile dışarı çıkmadım, hatta bi ara kapı çaldı ama hiç oralı bile olmadım, salonda sırtıma metal iskeleti batan kanepede bi sağa bi sola döne döne uyudum. Yalnızlığımın son gecesi, biraz da iyileşmenin verdiği hareketlilikle sıkılmaya başladım. Ivır kıvır işlerle oyalanmaya başladım, dip köşe sakladığım kutularımı kurcalarken, 1998-2003 arası yazdığım ve hayrettir hala saklıyor olduğum bi defterime rastladım. Açtım yavaş yavaş okumaya başladım.

Bu deftere, hayatımda o sıradaki her şeyi nasıl da açık seçik yazmışım çok şaşırdım. Biraz da acımasız geldim kendime, bu gerçekten yaşanmışları okuyunca. Sanki biri beni dikizlemiş de benim ağzımdan yazmış gibi bi duyguya kapıldım. Bi yandan da okumaktan kendimi alamadım: bi kaç örnek vermek gerekirse, çoğunlukla depresif ve mutsuzmuşum, tembelliğimden ve kararsızlıklarımdan çok şikayet etmişim,hep ölüm varmış aklımda, hep hayattan sıkılıyormuşum, okul beni çok bunaltmış, oysa ki okula girmeden önce de en büyük hayalim olarak kayıtlara geçmişim, hiç fotoğraf üretememişim okula girdikten sonra, mutsuzluklarımın en tavan yaptığı zamanlar olmuş zaten. Ara sıra değişik şeylere sarmışım, mesela; "...ve neden orkid koruyucu kılıfları hep hastane yeşili oluyor..." diye bi şey yazmışım ve bu bana sevimsiz gelen tasarım ve regl olmak konusunda bir sayfa yazı yazmışım, bak şimdi bile hayal meyal hatırlıyorum o orkid kılıflarını; bi sürü sancılı ilişki yaşamışım, o yaşımda bunlara nasıl tahammül etmişim şimdi bile okuyunca canımı sıktılar; ailemden, köşe başlarında olan yakınlarımı kaybetmişim, bu sebepten büyük travmalar yaşamışım ki o zamanlardan kalma şeyleri hala yaşıyorum; Ara sıra İstanbul'a gelmişim, Musti ve Selmuş'un yanına, çoğunlukla çalışmak için olmuş bu, şu meşhur Yağmur cafede, zaten tek mutlu ve eğlenceli cümleleri bu İstanbul'a geldiğim zamanları anlatırken kurmuşum, mesela bi bilet yapıştırmışım, görünce hatırladım;
Harbiye açık Hava Tiyatrosu, 01 Eylül 2001: İstanbul'da gittiğim ilk konser; Bülent Ortaçgil, Doğan Canku, Kerem Görsev, Okay Temiz; Üstelik bu konserin en önemli kısmı da yok parasıyla bana sürpriz yapıp bana bu konser biletini hediye eden Musti'den gelmesidir, yıllar sonra tekrar teşekkür ederim kendisine ve hala hayatımda olduğu için de çok mutluyum. Sonra halihazırdaki sevgilim ÖB hakkında yazmaya başlamışım, onunla ilişkimizin başladığı gün ÖB defterimi alıp "Ö... D....yi seviyo" yazmış, altına da İzmir-Bostanlı,17 şubat 2002 diye tarih atıp imzalamış:))
Bu sayede gerçek ilişki tarihimizi de öğrenmiş oldum, çünkü ikimiz de hatırlayamıyorduk kesin tarihi! Ve ÖB hayatıma girdikten sonra, bütün yazılarımı sanki onunla mektuplaşıyormuşum gibi yazıp, 2003 yılında da bırakmışım yazmayı.
Böyle böyle okudum defterdekileri evdeki yalnız geçen son gecemde. Biraz ağladım, geçen günlere, niye bu kadar mutsuzmuşum hep, hayatımı çok gereksiz zorlaştırmışım diye. Gerçi şimdi de farklı sayılmam, hala hayatımı zorlaştırmaya ve günlerimi her şeyden kendimi sorumlu tutatak, suçlayarak geçirmeye devam ediyorum. Bundan vazgeçmek zorundayım, yıllar önce yazdığım günlüğümü okurken buna karar verdim, değişmeliyim, artık kalan zamanımı da çarçur etmemeliyim, umarım başarabilirim...

2 comments:

S dedi ki...

haha :) hayatı hep kendimize zorlaştıracağız ne yazık ki. bu hep böyle olacak. yıllar sonra da şimdi yazdıklarımıza bakıp yine böyle acımasızca eleştireceğiz kendimizi ve kızacağız.

hep böyle oluyor çünkü. evde bir sandığımız var. aynı zamanda da sehpa olarak kullanılabilen. kendisi bizim salon sehpamız. geçen bey dedi ki bu sandıkta ne var, hadi onu bi düzenleyelim. işte onun içinden bi sürü defter çıktı. yazmışım da yazmışım. ama taaa ilkokuldan bu yana. onlarca defter. düşünebiliyor musun. gece boyunca oturdum, okudum, okudum. kendime acıdım, üzüldüm, güldüm.

ama ne var biliyor musun ? insan çok fazla değişen bir varlık. belki özünü koruyor evet. yine de çook gelişiyor. ve iyi ki böyleyiz. iyi ki üniversitedeki salak kız değilim misal ben şimdi. hele lise zamanlarıma hiç değinmek istemiyorum :) tam ergen bunalımı of hiç çekilmez. benim lisedeki halim gibi bir kızım olsa her gün döverim misal :)

arzın merkezine yolculuk dedi ki...

:)Evet, Değişim güzel, biraz da o kadar zaman almasa, zira hayatımız hoop geçip gidiyor!!

Evet çocuk konusunda çok haklısın, en çok o işten korkuyorum, kendi ebeveynlerimiz kadar dirayetli olabilir miyiz, çok endişeliyim:)