RSS

Kayıp zamanlar!!!!

Bugün biraz fazla uyumuşum, malum annem gitti, sevgilim de sabahın kör karanlığında 05.00 civarlarında başka bi şehre uçmak üzre evden ayrılınca, sessiz sedasız evde, uyumuş kalmışım. Gözümü açtığımda 09.30'u gösteriyordu duvardaki saat, bu zamana kadar uyumama rağmen yine yorgun kalktım yataktan, bi rüyalar bi rüyalar görmüşüm ki, burda anlatsam uzun metrajlı saçma bi film çıkar ortaya, o yüzden anlatmamaya karar verdim, zaten bi an önce de unutmak istiyorum, gereksiz insanlar, gereksiz zaman kayıpları, değersiz şeyler... işte rüyamda olanlar, gerçi bu tip şeylere rüyadan çok kabus deniyor zira rüya güzel bi şeydi dimi(?)
Neyse bu uykuda olanlar yüzünden beş karış surat ve sıfır motivasyonla ve geç kalmışlığın suçluluk duygusuyla kendimi bi bok gibi hissederek duşa girdim, giyindim, param olmadığı için, sabah kahvaltısına extra para harcamamak için evde bi şeyler yemeye zorladım kendimi. Sonra evden çıktım, zamanlamam müthişmiş, hemen otobüs geldi, atladım geldim hemen, trafik de yoktu, ee tabi, saat olmuş 11.00, trafik mi kalır tem'de. Her zamanki durağımda, Aksaray'da inip, (tek vasıta olsun diye) yürümeye başladım, Beyazıt'a, lakin altı ikiye ayrılmış olmasına rağmen, rahatlık ve sıcak tutma konusunda bir yenisine değişmeyeceğim botlarımla vedalaşıp, ÖB ve annem tarafından zorla ve kınama usulu ile aldırılan yeni botları giydim ki giymez olaydım; şu an bile bileklerimin arkası ve sol ayağımın serçe parmağı zon zon zonklamakta; acılar içinde yürüyorum, ayaklar fena, bi de sabahki rüyanın siniri de var hala üstümde, bana bi delilik geldi, bi sinirliyim, etrafımadaki insanlara kötü kötü bakmalar, turistlerin davranışlarını kınamalar, derken, karşıdan iki erkek Rus turist ellerinde şişe biralar, içe içe yürüyorlar, beyaz tenleri de soğuktan olmuş pancar, "hah" dedim, "amına kodumun ayyaşları, Rusya'da sandılar kendilerini, saat daha 13,00 olmamış, bira içmeye başlamışlar, hayır hava da soğuk, ne bokuma canları çekiyor bu biray cık cık cık" diye söylenerek yanlarından geçtim. Bi beş dakka geçti geçmedi, bende bi susuzluk, bi asitli bi şey içme isteği, bi biraya özenme, bi sıcaklama halleri ki sormayın, sanki iki dakka önce bira içen rusları kınayan ben değilim, cebimde de sayılı para, aradım bizim kızı, "çık" dedim atölyeden, "ben bira içiçem" o da koştu geldi, oturduk her zamanki mekanımızda, hem de bu soğukta dışarıdaki masalara, sonra MK de katıldı bize, ayarlasan olmaz bu kadar, otuduk içtik bi iki, sonra da herkes işine gücüne gitti. Geldim atölyeye bi sik yapamadan öylece oturuyorum, bi iki photohoplanacak fotoyla uğraştım onları da beğenmedim, kendi kendime çekim tekrarı verdim. Şİmdi de Selmuş'a gidip, demleneceğim, bugün de alkole adadım kendimi, bi bok çıkmaz bugün benden artık yarın hayırlısı bakalım.

0 comments: