RSS

Bahar girdi bedene!!!

Bu sabah bütün nefretlerimden arınarak uyandım. ÖB gitti ben de yatakta biraz daha tembellik yaptım sonra kalkıp çay demledim kendime zira çook uzun zamandır yapmamıştım bunu.

Balkonu yıkayıp, çiçekleri suladım.Balkondaki uyduruk ama bir o kadar da şirin mi şirin bizim icadımız balkon masası halini almış şeyin üstüne kahvaltımı hazırladım. Kahvaltı dediysem, aynı tabağın içine domates, salatalık, biber dilimleri, bolca lor peynir, üstüne çok az limon ve zeytinyağı yanında da iki dilim kepekli etimek. Tabi bunları hazırlamadan önce Fatma Girik'i evine indirdim, onun da kahvaltısını hazırlayıp , sofrasını tv'nin önüne kurdum, Tv'yi de açtım, Penezliden kalma biraları çöpe attım zira bizim Fatma Girik onları bir yoklamış ama belli ki tadını sevmeyip tekrar kapatmaya çalışmış. Bu sırada mutfaktaki kokuyu takip edip Penezlinin çöp koleksiyonuyla da karşılaştım ama bu sabah hiç bir şeye sinirlenmedim, Çöpleri alıp yukarı çıkarttım akşam atarım diye arka balkona attım. Elimi yıkadım, serin ve bir kişinin bile zar zor sığdığı minik balkonumuzda, çiçekler eşliğinde kahvaltı tabağımdakilerle birlikte, keyifle çayımı yudumlayıp, kitaplıktan eski bir fotoğraf dergisi alıp bir yandan da onu karıştırdım.

Balkonda otururken, karşımızdaki apartmanın çatısının sakinleriyle karşılaştım yine. Kendileriyle geçtiğimiz Cumartesi'den beri tanışıyoruz zira çok gürültücüler farketmemek imkansız. Her dakka cıkcıkcıck ciricricri... O kadar ses iki serçeden nasıl çıkıyor, insan inananamıyor!! Çatının yakınlığını da düşünürsek!:)) Yalnız bu komşular gürültücü olmakla birlikte fena halde de sevişgen tipler. Sürekli üst üste yakalıyorum onları!:) Bir de bu çatının birleşme noktasındaki oluk kısmında yani yuvalarında yavruları da var galiba, çünkü hep dönüşümlü ayrılıyorlar evlerinden.

Bu sabah her şeyden şaşırtıcı bir şekilde keyif aldım; çok lezzetli bir çay demledim, koca demliği tek başıma bitirdim, uzun süredir ilk defa elime bir dergi aldım, onu karıştırdım, okudum, notlar aldım;kuşları seyrettim; hayat güzelmiş dedim kendi kendime; değmez kimseden nefret etmeye, uymadı mı sana, canın mı yandı, nefret etmek yerine usulca uzaklaşmalı insan bu şeylerden, kişilerden zira nefret, kişinin kendisini de tüketen, mutsuz eden kronik bir hastalık haline geliyor bir zaman sonra. Sonra da hayatı ıskalıyor insan yanında bir sürü sinirsel gerginlikler eşliğinde.

Harbiden de bu sabah çok hafif, neşeli ve sakin başladım güne. Bu sabah her şeyden şaşırtıcı bir şekilde zevk aldım, içtiğim çaydan, kahvaltıdan, evimden, bu boklu şehirden bile. Halbuki bügünkü çekimi iptal olmuş biri olarak bugünün en mutsuzu, en karamsarı, en kendi hakkında ağır ithamlarda bulunanı olmam gerekirken, bu boş günümün tadını çıkarttım. Tabi bir iki saat sonra bombeli ekranımda beni bekleyen sıkıcı işlerin başına geçince biraz bu ruh halimden çıktım ama gene de %70 olumlu bir ruh haliyle günümü bitirmek üzreyim o şu an!

Sürekli ruh hali değişen biri olarak bugün bu durumum değişmeden, mutlu mutlu gidip yatiim bari, bana belli olmaz !:))

1 comments:

Adsız dedi ki...

Iste Efenim, iyi gunlerin degerini bilmek cin bolca b.klu sularda dolanmak gerekiyor! :oP

Imza: Pollyanna

www.elifsavas.com/blog