RSS

Acil !!!!

Evvelki gün Öğle yemeği için Bizim Fatma Girik'e gittiğimde, baktım bizimkisi salonda yatıyor. Sabah kahvaltısını da yarım bırakmış, üstelik sabah onu indirdiğimizde yaptığı ilk işi kapının mandalını takmak olurdu fakat onu da takmamıştı. Kapıyı açar açmaz kendimi evin içinde buldum. Tabi korkmasın diye zili de çaldım. Bizimkisi zar zor kalktı. Yanına vardım, ama inanılmaz uysal, mahsun. Hastayım dedi. Bazen morali bozuk olunca hasta numarası yapıyordu ama" N'oldu sabah bi şeyin yoktu "derken, "şuram ağrıya" dedi. Uzun süredir ilk defa kalçam ağrıyor yerine başka bi yer gösterip şuram ağrıyor deyince, anladım ki bizimkisi hasta.
Yalnız eften püften şeylere kaprisler yapıp ilgi bekleyen Fatma Girik gerçekten bir hastalık olunca birden dünyanın en dirayetli ve mızmız olmayan insanına dönüşüyor olması da ilginçtir yani.
ÖB'yi aradım," gel Fatma Girik'in karnının sağ altı ağrıyor, hastaneye götürelim"dedim. Çünkü sağda dalak da olabilir, apadisit falan olabilir diye telaşlandım.

ÖB gelene kadar bizimkisi naz, niyazla , doktora gitmemek için ağrısının geçtiğine beni inandırmaya çalışarak hazırlandı. Morali düzelsin diye de yeni pantolonunu, yeni tshirtünü ve çok sevdiği desenli yeni soket ince çoraplarını ve kıyafetine uygun bej tonlarındaki süslü eşarbını giydi. Biraz neşelendi kendini aynada görünce, sonra ÖB geldi, arkadaşımız ZÜ'nün verdiği şahane akılla eve en yakın olan özel hastanenin aciline girdik. Acile giriş yapmamıza rağmen saaat 14.00 girdiğimiz hastaneden akşam 19.00'da çıktık. Tabi biz bile perişan ve yorgunluktan ruhumuzu teslim etmek üzreyken siz düşünün bizim Fatma Girik'in halini.

Tabi bu arada uzun süre acil de konaklayınca gelen hastaları da gözlemleme şansımız oldu. Yaş ortalaması 19 olan üç kişi geldi sırayla. İlki biz gittiğimizde acili ağlaması, nazı, şımarıklığıyla inletiyordu, etrafında da onun yaşlarında arkadaşları hemşirelere çemkiriyordu. Sonradan öğrendik ki bu kızcağızın tansiyonu düşmüş, bayılmış, arkadaşları da onu acile getirmişler. Aman ne trajedi, hasta bi yandan "serum bağlamayın bana, kesinlikle istemiyorum fırk, zaten kan alırken canımı çok yaktınız" diye salya sümük; hastanın arkadaşları; her birinin kulağında bir telefon, acil koridorlarında aşağı yukarı ağlayarak birilerine haber veriyorlar. Gören de kızın başına gerçekten bi şey geldi de herkes acıdan travma geçiriyor sanır. Neyse bu şımarık ve kedi götünü görmüş yara sanmış sanrısını yaşayan grubun, kan testleri falan geldi, bunlar gitti. Ardından iki tane bürüklü ablanın kollarında yine 18'lik çıtır mı çıtır, ince mi ince başka bir bürüklü genç kız tirtir titriyor. Hemen sedyeye aldılar, perdeler kapandı. Biz de Fatma Girik'le yan sedyedeyiz, serumun bitmesini bekliyoruz, ultrasona gitmek için. Aman tanrım o ne çığlık öyle. Kız bi yandan çığlıklar atıyor, doktor bi yandan sakin ol diyor, kızın adını öğrenmeye çalışıyor. Tabi bizim FG korkmaya başladı çığlıkları duyunca. Sonra bana dönüp "n'Oluyo yaww doğum mu var yanda dedi" Beni aldı bir gülme. Şİmdi acildeyiz gülsen olmaz. Ben de "evet doğum var" dedim. Ne diiyim şimdi. Bizimkisi duramadı ve "aaa ama burda bi sürü erkek var niye burda yapıyorlar doğumu, cıkcık her şey değişmiş yahuu"dedi. Ben yine bir gülme patlaması yaşamamak için kendimi zor tuttum. Neyse yandaki çığlıklar kesildi. Kıza bir sakinleştirici yaptılar, ve kız 10 dakka sonra hiç ni şey olmamış gibi kalktı, türbanını topladı, yanındakilerle birlikte gittiler. Sanırım sinirleri boşalmıştı kızın ve katılmıştı kalmıştı, biri dokunduğunda da çığlıklar atıyordu. Böyle böyle bi kaç ağlayan hasta daha geldi gitti. Biz hala ordayız, kan testi, ulltrason, rontgen, idrar testi , en az 9 kere wc gitme derken, bizimkinin hastalığını idrar yolu enfeksiyonu olarak tanımladılar, bize antibiyotik, idrar yolu antiseptiği ve ağrı kesici verip yolladılar, ilaçlar bitince ağrı geçmezse ürolojiye gitmemizi söylediler.

O gece bizimkisi hala ağrı çekiyordu ki ara sıra yanına odasına girdiğimizde " tez tez dolanın, bakının bana olur mu" diye tembihledi her seferine ve o gece ağrıdan bayağı inledi. FG hala biraz ağrı çekiyor ama ilaçları daha bitmedi. Bu arada o kadar önlem almamıza rağmen, bir diyabet hastasına göre şekeri yüksek, demiri düşük çıktı. Sanırım bizim de demir eksikliğimiz var çünkü aynı şekilde besleniyoruz. Kolestrol yüzünden kırmızı et yememe olayını biraz abarttık sanırım.Bizimkinin günde 12 bardak su içmesi (şeker hastası olması dolayısıyla , böbreklerini yıkaması gerekirmiş) ve ellerini wc'den sonra mutlaka sabunla yıkaması doktor tarafında salık verildi. Bakalım, dikkat edebildiğimiz kadar edicez. Umudumuz daha ciddi bir sağlık sorunuyla karşılaşmamamız.

Bu arada bizimkinin içtiği ilaç sayısı 8'e çıktı ve bu durumdan hiç de memnun olmadı, haklı olarak. Neyse ki bu son eklenen ilaçlar 7 günlük.

Bu da Hüseyin çavuştan sonraki ikinci acil deneyimimiz oldu; Yani bu seneki. Fakat şunu söyleyebilirim ki gece acile gelen hasta profiliyle gündüz gelenler arasında acayip bir farklılık var. Tabi biri gece biri gündüz olmak üzre iki kere acil deneyimi olan biri olarak çok da kesin konuşmamak lazım. Sadece iki ayrı zamandaki gözlemlediklerim.

Karikatür de şurdan

2 comments:

Adsız dedi ki...

geçmiş olsun

arzın merkezine yolculuk dedi ki...

teşekkürler. :)