RSS

Yok Say Gitsin!! Ahahahah...!!!

Geçen gün gözümde akacak yaşım kalmayıncaya kadar ağladım. Aslında dört ay öncesine kadar hep ağlıyordum, gizliden tabii!! Kİmseye de söylemiyordum. Çocukluktan kalma bişi herhalde. Annem çok kızardı ağladığımda ama çook küçükken her şeyi ağlayarak isteyen şımarık huysuzun tekiydim ben naapsın kadın. Böylece ağlamam bi şekilde yasaklandı bana. Biraz daha büyüdüğümde ortaokul çağlarımda bir filme duygulanırdım da annem görmesin diye sessizce, farkettirmeden ağlardım. Sonra daha da büyüdüm, artık taş gibi olmuştum hiç bi şeye ağlamıyordum. Taa ki şu ergenlik ve erkek dişi meselelerini yaşayana kadar . Ama o zamanlarda da içmeden ağlamayamıyordum, kendimi salamıyordum. Bir de ağlarken tekrar ettiğim "ben salağım ühhhühühüh" nakaratım vardı. Beni ağlatanlara izin verdiğim için kendimi salak olarak nitelendiriyordum herhalde.
Tabi sonra insanı daha da yaralayan kayıplar yaşamaya başladık, ailece. Herkes gönlünce ağlıyordu bense kimseyi üzmemek için, aman annem beni ağlarken görmesin diye ağlamak yerine sürekli yutkunuyordum, bazen de artık yutkunmalarımdan boğulduğumda tutamadığım bir iki damlayı da wc ye kaçarak bırakıyordum dışarı. Çok bunaldığımda da o yıllarda bile beni hiç yalnız bırakmayan ÖB vardı. ona sığınıyordum. İçiyorduk beraber , ben rahatça ağlıyordum yanında zırıl zırıl ve o hiç bana ağlama demiyordu. Hiç sorgulamıyor ve sanki ben ağlarken onunla sohbet ediyormuşuz gibi davranıyordu. Ben de çok rahatlıyordum tabii.
O günleri de atlattık. Daha üç sene öncesine kadar yine taş gibiydim. Fakat şimdilerde yine bir cıvıma hali aldım. Ota boka ağlayan, çok hassas bir kişi oldum. Daha iki gün öncesinde belki de beni hiç mi hiç ilgilendirmeyen bir şeyden kendime pay çıkardım , haksızlığa uğradığımı(zı) düşündüm, tepki de veremedim ve belki de bununla ilgili bütün biriktirdiklerime ağladım da ağladım. Tabi çok ağlayınca da bu insanın gözlerinden belli oluyor, saklanmıyor. Etrafımdaki herkes anladı. Zaten burdaki yazıya tıklayan da çoktan anlamıştı. Sonra herkes beni aramaya başladı, en uzaktakiler bile. Artık kimse böyle şeyler için ağlamamı istemiyordu.Beni sadece blogdan tanıyanlar bile aynı şeyi söylüyorlardı.
Evet doğru kurcalamaman gerekiyor artık. Eğer beni mutsuz ediyorsa bir kimse veya bir şey ve ben bunu hiç bir şekilde düzeltemiyorsam, sevgime, samimiyetime, iyi niyetime rağmen o zaman artık kurcalamamalıyım. Yaşadığım olumsuzluklarıma yenilerini eklememeliyim. Zira aklımı yitirebilirim . Daha önce de yaptığım gibi ve hayatımı daha çekilir kıldığım gibi bunları da yok saymalıyım.
Böyleleri destursuz hayatınıza girip azııııınıza sıçıp, psikolojinizin .....mına koyup , bir yandan kendi hayatlarını tavizsiz devam ettirirlerken siz de başka bir yanda kendi hayatınız yaşamak yerine sürekli sorunları çözmek, psikolojiyi düzeltmek, her şeyi iyi olsun, aman herkes mutlu olsun diye çabalar dururken, çabalarınıza ortak olmak şöyle dursun bir de yok sayarlar ki işte böyle ağlak, sorunlu bir tipe dönüşmüş bulursunuz kendinizi. Onun için en iyisi gerçekten böyle şeyleri kurcalamamak ve böylelerini yok saymaktır. En azından çabalarınızı anlayan ve iyiye de kötüye de gerçekten ortak olanlarla birarada yaşayıp bir şeyler paylaşmak , daha insancıl ve moral düzelten bişiydir. Yani kısacası yaşananlar tecrübe defterine işlendi. Artık bir damla yaş ve bir cümle bile boşa harcanmayacak böyle şeyler için .
Biraz arabesk olacak ama, şu iki gün içinde etrafımda ne kadar da beni anlayan ve düşünen insan varmış onu bir kez daha hissettim ki bu en yakınımdaki; şiş gözlerime bakıp bakıp hüzünlenen ÖB'yi , moralimin bozuk olduğunu anlayıp beni neşelendirmek için bana mani okuyup, öpen Fatma Girik'i ve bunlardan haberi olsa 3. dünya savaşı çıkartacak kardeşim ve annemi hiç saymıyorum. Ahahahah.... Vay beah... :)))

0 comments: